“Çelişkiler ülkesi” tanımı gelişmiş bir batı ülkesi için neden kullanılmaz?
Ya da bu tanım neden Asya ya da Afrika ülkeleri için rahatlıkla kullanılır?
Örneğin ABD’nin de belirgin çelişkileri vardır. Okyanus ötesine demokrasi götürme iddiasındadır ama gittiği yerlere kan ve gözyaşından başka bir şey götürmemiştir şimdiye kadar. Dünyanın en önemli çevre koruma protokolüne imza atmaması da başlıca çelişkilerinden biridir. Ama nedense Amerika için çelişkiler ülkesi denmez…
Türkiye için de sık kullanılır bu tanım… Bunu destekleyen pek çok örnek gösterilebilir.
Dolayısıyla çelişki, gelişmekte olan ülkelerin kaderi olsa gerek!
Belki de Türkiye’yi diğerlerine göre dinamik kılan, ortaya koyduğu bu çelişkiler. Dinamizmin neden olduğu bozulmaların hesabını da ayrı tutmak gerek…
Hem yerelde, hem de ülke genelinde karşılaştığımız çelişkilerin temelinde de, yönetimlerin çifte standardını, göstermelik uygulamalarını görürüz.
Sadede gelelim…
Bursa “tarım kenti” kimliğini sanayi ile değiştirmeye başladığından beri bu kentte yaşanan çevre sorunlarının boyutu her geçen gün büyüyor. Yaşadığımız doğal çevreyi koruma adına son yıllarda arıtma tesisleri yapıldı yapılmasına da, hala derelerimizden zehir akıyor. İçme suyu kaynakları kirleniyor, kuruyor.
Ve bizim yöneticilerimiz hala, kazanç sağladığı fabrikasının atıklarını arıtmadan bırakanlara tolerans tanıyor!
Bursa’da dün yapılan bir toplantının haber bülteninden öğrendiğimize göre kentin tepe yöneticileri, çevre kirleticilerinin gözünün yaşına bakılmayacağını söylemişler!
Evet efendim, bakılmasın!
Tolerans gösterilmesin!
Bir fabrikanın durması demek, milli servetin heba olması, çalışanların işsiz kalması demek de, böyle bir yaptırımla ortaya çıkacak zarar, sadece o fabrikanın doğaya verdiği zarardan daha fazla olamaz!
Kent yöneticilerine şunu söylemek gerek:
Uyarmayı, korkutmayı bırakın artık! Uygulamaya geçin… Vurun kapıya mührü, arıtma ünitesini yapıncaya kadar da açmayın!
Bunu yapamazsınız biliyoruz!
Çünkü o fabrikanın sahibi bir şekilde siyasete girmiş, bir şekilde bürokratlarla halvet olmuş, halk diliyle bağlaması gereken yerleri bağlamıştır!
Çelişkiler ülkesi Türkiye’de algının bu yönde oluşup yerleştiğini ne yazık ki hepimiz biliyoruz. Resmi dairelerde, özellikle de belediyelerde rüşvet alıp-vermenin günlük olağan ilişki biçimine dönüştüğü zamanları yaşıyoruz. Yakın geçmişte de böyleydi, şimdi de böyle…
İşte o yüzden fabrikalar hala arıtmasız!
İşte bu nedenle yasalar rahatlıkla çiğneniyor. Kişilere, kurumlara özel yasalar yapılıyor.
Aslında fotoğraf bu kadar net iken, Türkiye’ye çelişkiler ülkesi demekle yanılıyoruz galiba!
Uyarmayı, korkutmayı bırakın! Kapatın!
Written By: admin
-
Ara•
17•10
You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.