Şahsen heyecanla beklediğim 53. Uluslararası Bursa Festivali “Kavafis Projesi” ile başladı… Nedir proje? Constantine P. Cavafy, dilimizdeki telaffuzuyla Konstantinos Kavafis, 1863-1933 yılları arasında çoğunlukla İskenderiye’de yani Mısır’da yaşamış, İstanbul-Yeniköy kökenli Pedros Kavafis ile Harikleya Fotiyadi’nin çocuğu olan bir şair… Çağdaş Yunan şiirinin önde gelen isimlerinden biri olarak anılsa da, dünyada pek tanınmıyor. İşte o şiirler, şairin adıyla anılan projede senfonik esere dönüştürülmüş. Besteleri yapan Alexandros Karozas…
Şef Hakan Şensoy yönetimindeki Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası, Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Çok Sesli Korosu, dünyaca ünlü Yunan sanatçı George Dalaras ve Kavafis’in şiirlerini seslendiren Zuhal Olcay…
ŞİİRİN ASIL LEZZETİ KENDİ DİLİNDE
Kavafis’in şiirleriyle ilk kez tanıştım. Konser programı ve şairin özgeçmişini, konser arasına kadar okumamıştım. İyi de olmuş aslında… Zuhal Olcay’ın seslendirdiği Kavafis şiirleri, Homeros’un İlyada’sını çağrıştırdı. Homeros’tan etkilendiği açık… Bazılarında, Truva’dan, Apollon’dan, Posseidon’dan bahseden Kavafis’in diğer şiirlerini de, Olcay’ın sesinden keyifle dinlediğim gibi, konser sonrası internet ortamında buldum ve kana kana içtim adeta…
Bir kere şuna inanırım… Her şiir, kendi dilinde güzeldir. Her türlü edebiyat eserini onlarca dile çevirirsiniz. Bir romanı, bir öyküyü başka dillere aktarırsınız, yüzde yüz olmasa da büyük oranda okura aynı lezzeti verebilirsiniz. Ama şiir öyle değil. Çeviri sonrası şiirin lezzeti yarı oranında azalır.
Çünkü her dilin kendine özgü lezzeti var. Siz o lezzeti dönüştürdüğünüzde, birtakım şeylerin eksik kalması kaçınılmaz. Buna karşın Kavafis’inşiirlerindeki tadı almamanız mümkün değil…
KARŞIYA GEÇERKEN!
Geçelim müzikaliteye…
Alexandros Karozas’ın bestelerinin, Kavafis şiirlerinden daha etkileyici olduğunu söyleyebilirim. Zira Mikis Theodorakis’in “Alexandros Karozas’ın Kavafis şiirleri üzerine oluşturduğu kompozisyon, müzikal açıdan dahiyane bir başarı…” demesi boşuna değil…
Müzik adamı Karozas’ın, Kavafis’in “göçmen karakteri”ne benzerliği, Almanya’nın Frankfurt ve Yunanistan’ın Katerini kentlerinde yaşamasıyla doğrudan ilişkili… Karozas’ın, bu şehirlerin kozmopolit yapısının bir parçası olmaktan hoşnutluğu dile getiriliyor, kendisini anlatan metinlerde…
Dolayısıyla, müziğini dahiyane kılan etkenin de bu olduğu ifade ediliyor.
Karozas’ın içinde harmanlandığı kozmopolit kentli yaşamda, öz kültürünü de yok saymadığını hissediyorsunuz zaten… Her ne kadar senfonik eser de olsa, Yunan ezgilerini ayırt ediyor kulaklar. Zaten solist Dalaras’ın muhteşem sesi, dinlerken sizi alıp Ege’nin karşı yakasına götürüveriyor.
Denizi geçerken, Posseidon’un köpürttüğü dalgalarla mücadele ediyor, Apollon’dan medet umuyorsunuz, aydınlığını insanlığın üzerinden eksik etmesin diye…
—BEYİN CİMNASTİĞİ—
Sapsız çekicim, kör orağım
Bir hiçim, yoksa bayrağım
Bu gündemde müzik yazıyorsam
Sanmayın ki ben bir salağım