Bir sağanak olur, her tarafı sel götürür. TV haberlerinde izler, internet ve gazetelerde okuruz: “Aniden bastıran yağmur, bilmem nerede hayatı felce uğrattı!” Sıcaklar ortalığı kavurur, yine buna benzer bir başlık: “Aniden bastıran sıcaklar hayatı durma noktasına getirdi!” Kış olur, kar yağar, yollar kapanır. Her yer donar, en başta ulaşım aksar, domino etkisiyle de başka aksaklıklar gelir… Otomatik olarak başlık atılır yine: “Aniden bastıran kış, hayatı felç etti!”
Google arama motoruna “aniden bastıran yağmur” yazın 154 bin, “aniden bastıran sağanak” yazın 82 bin, “aniden bastıran sel suları” yazın 276 bin, “aniden bastıran kış” yazın 116 bin, “aniden bastıran sıcaklar” yazın 432 bin, “aniden bastıran fırtına” yazın 272 bin sonuçla karşılaşacaksınız.
Şaşırtıcı değil mi?
Gelin de şimdi, yağmura hain, tipiye kahpe, sıcağa da kalleş demeyin?!
DOĞAYI OKUYAMIYORSAK…
Bak hele sevgili okur! Sen nasıl düşünürsün bilmem ama ne yağmur, ne kar, ne sıcak, ne soğuk aniden bastırıyor. Doğa, değişimi haber veriyor.
Hadi doğanın dilinden anlamıyoruz. Öyleyse anlayanları, yani meteoroloji uzmanlarını dinleyelim. Ona göre hazırlığımızı yapalım. Önlemimizi alalım. Öyle değil mi ama?
Bugün, özellikle Avrupa ve Amerika’da televizyonlarda hava durumu programlarının izlenme oranlarının çok yüksek olduğunu biliyoruz. Boşuna izlemiyorlar herhalde?
Tamam, biz de izliyoruz diyelim. Ama ne oluyor? Her sağanak sonrası ortalığı yine sel götürüyor.
Alın, dün İstanbul… “Aniden bastıran sağanak sonrasında İstanbul sokakları Venedik sokaklarına dönmüş!”
Ahali haliyle dalgasını geçiyor tabii: “Kanal İstanbul Projesi kendiliğinden gerçekleşti!” diye…
Başta İstanbul ve diğer büyükşehirlerde sorun, yağmurun, karın, fırtınanın aniden bastırması değil… Dedik ya, zaten aniden bastıran bir doğa olayı yok. Öyleyse eksikliğimiz altyapımızda…
BORAN DA VURSA VIZ GELİR!
Biz parayı üstyapıya, yani makyaja yatırırsak, yağmur sularının aktığı dere yataklarını binalarla doldurursak, yağmur suyu gideri ve kanalizasyonları hesapsızca gelişigüzel yaparsak olacağı bu…
Dere yataklarına yapılan kaçak inşaatlara af çıkarıp yasallaştırırsak, imar planlarını siyasi nüfuza sahip birilerinin çıkarına uydurmak için doğal dengeyi hesaba katmadan yapanları “ele güne rezil etmezsek” olacağı bu…
Az gelişmişliğin sancıları bir bakıma bunlar… Demokrasiyle, şeffaflıkla da doğrudan ilintili… Kamu kaynaklarının planlı harcanması, harcamaların denetlenmesi, hesap verme-hesap sorma alışkanlığımızla ilgili…
Vatandaş, demokratik kitle örgütleri ve basın aracılığıyla dese ki, “Arkadaş benim demokratik görevim sadece 4-5 senede bir sandığa gidip oy kullanmaktan ibaret değil. Ver bakayım bunun hesabını!” diyebilse… İdare, hiç çekinmeksizin varını yoğunu dökebilse ortaya…
“Yönetişim” denilen bilimsel kavramı harfi harfine uygulayabilsek… Aniden yağmur da bastırsa, boran da vursa vız gelir bize!
—BEYİN CİMNASTİĞİ—
Yağdı yağmur çaktı şimşek
Sel bastı ıslandı yorgan döşek
Vatandaş perişan, ediyor isyan
Demiyor hiçbir yöneticiye eşek