





Aydınlarla Yüzyüze 2011 Söyleşileri’nin ikincisi CHP Grup Başkan Vekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce, MHP Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Oktay Vural, MHP Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un katılımıyla gerçekleşti. Söyleşinin kolaylaştırıcılığını tiyatro yönetmeni Mine Ergen yaptı. Söyleşi ilanında katılımcı olarak görünen CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç, geçirdiği tıbbi bir operasyon nedeniyle Bursa’ya gelemedi. Genç, toplantıya gönderdiği yazılı mesajında Bursalılara sevgi ve selamlarını iletti. İlgi yoğunluğu nedeniyle salona giremeyenler söyleşiyi yandaki nikah salonundaki ekrandan izledi. İki salon da tıklım tıklım doldu.
SIRA BİZE GELDİĞİNDE!
Toplantıda ilk sözü alan CHP Milletvekili Muharrem İnce, hükümetin ekonomik ve siyasal uygulamalarını özetleyerek başladığı konuşmasında “Çiftçiye ‘Ananı al git!’ dediler, sesimizi çıkarmadık; çünkü çiftçi değildik. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Atatürk’ün silah arkadaşı İnönü’ye ‘Hitler’ dediler, soyadımızın İnönü olmadığını düşünüp sesimizi çıkarmadık. Gazetecileri içeriye tıktılar, seyrettik. Çünkü gazeteci değildik. ‘Madencilerin kaderi ölümdür, göçük altında kalmaları normaldir’ dediler, madenci olmadığımızı düşünüp üzerimize almadık, sustuk. Tekel işçilerine biber gazı sıkıp kış ortasında soğuk havuzlara attılar, kılımız kıpırdamadı. ‘Biz Tekel işçisi değiliz ya’ dedik, bakmakla yetindik. Şehitlerden ‘Kelle’diye söz ettiler. Şehit yakını değildik, sineye çektik. On dört yaşındaki çocuğun gırtlağına sarıldılar. Bizim çocuğumuz değildi, tepki göstermedik. Galatasaray taraftarına ‘serseri’ dediler. Galatasaraylı olmadığımıza göre bize söylenmemiştir dedik. Bekir Coşkun’u ‘10. Köyü’nden de kovdurdular. Bekir Coşkun değildik, sesimizi çıkarmadık… Bu böyle gitti ve gidiyor. Onlarca örnek daha sayabilirim. En sonunda olacak olan şudur: Bana sıra geldiğinde, sesini çıkaracak, itiraz edecek kimsenin kalmadığını göreceğim!”
FAŞİZMİN TA KENDİSİ
Siyasi iktidarın çağdaşlık karşıtı ideolojik anlayışına bağlı olarak işbaşına geldiği günden beri Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün kurumlarına saldırdığını ve onları ele geçirdiğini savunan Muharrem İnce, “Türlü düzenlerle devlet kurumlarını fethettiler, yargıya diz çöktürdüler, üniversiteleri teslim aldılar, YÖK’ün başına adamlarını koydular bir daha YÖK’ü ağızlarına almadılar, ordunun burnunu sürttüler. İstedikleri sultanlıktır, padişahlıktır. Oraya kadar gidecekler. Şimdiden önemli ölçüde başardılar bunu” diye konuştu.
Türkiye’de açık şekilde bir diktatörlük rejimine doğru gidildiğini görmek gerektiğini savunan İnce, “Bunlar faşizmin ayak sesleri değil düpedüz faşizmin kendisidir. Başbakan Dolmabahçe Sarayı’nda kendine yer hazırlarken niyetini de belli etmişti. Yargıyı da, yürütmeyi de, yasamayı da elinde tutan bir sultan olmak istiyor bu ülkede. Türkiye’de herkes korkuyor. Hepimiz korkuyoruz. İşadamı korkuyor, medya korkuyor, yurttaşlar korkuyor. Bir korku rejimini yerleştirdiler bu memlekette!” dedi.
HER YER ELE GEÇİRİLDİ
Siyasi iktidar yargı ilişkilerinin sorulması üzerine de İnce, şöyle konuştu:
“Arkadaşlar, farkında değil misiniz? Bunların meselesi Hizbullah tahliye edilmiş filan değil. Bunlar Hizbullah üzerinde yargıyı dövüyorlar. Yargının defterini tam olarak dürmenin peşindeler. Hizbullah dosyası Adli Tıp’ta beş yıl beklemiş. Siz Adli Tıp’tan söz edeni, Adli Tıp’ı soranı duydunuz mu? Çünkü orasını daha önce ele geçirmişler. Kurumun başına da adamlarını koymuşlardı. Orada beş yıl bekletiliyor dosya, kimse sormuyor ‘bu ne iştir?’ diye, ama Yargıtay’a gelince hepsi aslan! Serbest bırakılmalarını sağlayan kanunu çıkaran hükümet, Yargıtay’a ‘niye bıraktın, niye mahkum etmeden tahliye ettin’ diye güya hesap soruyor. Adli Tıp’tan söz eden var mı? Medyayı da yandaş medya haline getirdiler. Baskıyla susturdular. Yargıyı ele geçirdiler. İstediklerini yargıç yapıp istediklerini yapmıyorlar. Anayasa Mahkemesi’nin işini bitirdiler. Yargıtay’ın da işini bitirecekler. Bütün mesele odur, başka bir şey değil!..”
ÜLKENİN KADERİ BELİRLENECEK
İnce’nin ardından söz alan MHP Meclis Grup Başkanvekili Oktay Vural, “Türkiye’nin gerçekten çok önemli, ülkenin kaderini tayin edecek bir seçime gitmekte olmasına karşın, ortada seçim tarihinin bile olmadığını” söyledi. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, seçimlerin 12 Haziran’da yapılması için kanun teklifi verdiklerini de ifade eden Vural, “Görüyorsunuz, ortada bir kıpırdanma yok. Hayret edilecek bir durum söz konusu. Aslında şimdiye kadar seçim gününün belli olması, Yüksek Seçim Kurulu’nun da seçime ilişkin takvimini açıklamış olması gerekirdi. Niçin bundan kaçıyorlar? Niçin böyle yapıyorlar? Sanıyorum, seçimler için çok kısa bir zaman aralığı bırakarak ve bu arada milletin dikkatini gerçek sorunlardan uzaklaştırmak için sürekli suni tartışmalar yaratarak, milleti gereksiz konular üzerinde kutuplaştırarak seçime kadar olan zamanı menfaatlerine değerlendirmek istiyorlar. Yok, Cumhurbaşkanının görev süresiymiş; yok, başkanlık sistemiymiş; yargıya ilişkin meselelermiş; durup durup bu konuları tartışmaya açmaları niyetlerinin bu olduğunu açıkça ortaya koyuyor” diye konuştu.
GERÇEĞİ GİZLEYEMEZLER
“Hükümetin, millete toz pembe tablolar çizdiğini, Türkiye’nin ekonomik olarak büyümesi ile ve işsizliği de sürekli geriletmesiyle övündüğünü” ifade eden Vural, TÜİK’in işsizlik oranına ilişkin açıkladığı son verileri de anımsatarak şöyle konuştu:
“En son: İşsizlik azaldı, bakın işte yüzde 11,2’ye geriledi, dediler. Öncesinde de; Türkiye’de işsizlik yüzde 10,3 demişlerdi. Dünyanın en iyi, en başarılı memleketiyiz! İşsizliği bitiriyoruz! Ama her nedense Türkiye’de işsizlik hem artıyor hem azalıyor. Her ’azaldı’ dediklerinde işsizliğin arttığını görüyoruz. Rakamlarla oynasalar da, gerçeğin gizlenir bir tarafı yok. Bakıyorsunuz, yılın ilk 10 ayı için verdikleri rakamlara; tarım kesimi küçülmüş, dibe vurmuş! Fakat her ne hikmet ise tarım küçülüyor, tarımda üretim dibe vuruyor ama tarımda istihdam artıyor! AKP döneminde büyüyoruz ama işsizlik artıyor, tarım kesiminde küçülüyoruz ama işsizlik azalıyor. Bu nasıl oluyor? ’Ücretsiz aile işçileri istihdamı artmış!’. Zaten ücretsiz çalışan adamın istihdamı artmış, bunu diyorlar. Artan istihdam, kayıtdışı istihdam. Çarpık bir ekonomi politikası… Nereden bakarsanız bakın ülkede işsizlik oranı yüzde 20’yi aşmıştır. Beş milyon vatandaşımız işsizdir, evine ekmek götürme imkanından yoksundur. Aileleri ile birlikte değerlendirirseniz bu otuz milyon demektir. Bu mudur ekonomik başarı! Resmi açıklamalarda da vardır bu: Mesela krizin tavan yaptığı Haziran 2010’a göre istihdam 516 bin kişi azalmıştır. Resmi rakamlar bunu söylüyor, ben söylemiyorum. Sayın Başbakan her konuda bilgi sahibidir ya, bunu da bir ekonomi teorisiyle millete açıklaması gerekiyor.”
SANDIKTA HESAPLAŞMA
“Hükümetle er meydanında boy ölçüşmek, seçim sandığında hesaplaşmak” amacında olduklarını kaydeden Oktay Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2011’deki seçimler sonrasında gündeme getireceklerini söyledikleri Anayasa değişikliğinde Barzanilere, Talabanilere hangi değişiklikleri getireceklerini vaat etmişler, söylesinler. Türkiye’nin her meselesine burnunu sokmaya kalkışan güçlere hangi sözleri vermişler, açıklasınlar. Bunu yapmıyorlar, ama suni gündemleri pompalamaktan, bunları tartışmaktan medet umuyorlar. Hepsi boşuna, milletimiz bunların Türkiye’yi nereye götürdüklerini çok iyi görüyor ve çok iyi biliyor. Bu yüzden milli hasasiyetten rahatsız oluyorlar. Milli hassasiyetlerin merkezinde Milliyetçi Hareket Partisi’ni gördükleri için her fırsatta bize saldırıyorlar…
Bu seçimlerde milletimiz bunlara ‘artık yeter’ diyecektir. Bu milleti kul, köle yerine koyan bu anlayışa yeter!
Milletimiz bu seçimlerde devletin temellerini bozup dağıtmaktan başka icraatı olmayan; Türk milli devletini istek üzerine bir federasyona göre yeniden yapılandırmaya çalışan, sultanlık ve krallık peşinde koşan bu anlayışa, inanıyorum ki çok net bir yanıt verecektir…”
BOYNUMUZUN BORCU
MHP Milletvekili Yılmaz Tankut, Türkiye’nin çok sıkıntılı bir dönemden geçmekte olduğunu, bu koşullarda da seçimlerin yapılacağını belirterek başladığı konuşmasında, “AKP iktidarında geçen sekiz buçuk yıl, Türkiye için adeta kaybedilmiş, heba edilmiş bir zaman olmuştur. Bu gerçek ortadayken yolsuzla, haksızlıkla, hukuksuzlukla, kayırmacılıkla geçen bu sekiz buçuk senenin faturasını milletin sırtına yıkmak istiyorlar. Bu seçimler, ekonomik bunalımın, işsizliğin ve diğer sosyal sorunların çözümü için ama hepsinden önemlisi, haysiyetimizi, şahsiyetimizi ayaklar altına almayacak bir hükümet için; emperyalist güçlerin çizdiği yol haritalarına göre değil milletin çıkarlarına göre davranacak bir milli yönetim için milletimizin önünde bir fırsattır. Milletimiz bu fırsatı Türkiye’nin milli menfaatlerini koruyan, milli politikalar uygulayan Milliyetçi Hareket Partisi’ni iktidara getirmek için kullanacaktır. Bu ülkede yaşayan herkesi, ülkesini ve milletini seven her vatandaşımızın sandık başında milli şuur içinde davranacağına inanıyorum. Bu teslimiyetçi zihniyete son vermek hepimizin boynunun borcudur” dedi.
BIÇAK KEMİĞE DAYANDI
Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünkü sıkıntılarını anlamak için Osmanlı imparatorluğunun çöküş ve dağılış sürecindeki gelişmeleri iyi bilmek ve iyi tahlil etmek gerektiğini ifade eden Yılmaz Tankut, “Tanzimat fermanının Gülhane’de okuyan Osmanlı bürokratı, Türkiye dağılıp parçalanırken, işgal edilirken hayatta değildi. Bu bakımdan mazur görülebilir, çünkü ilerleme, gelişme istiyordu. Osmanlı devleti Batılı devletler gibi olsun istiyordu. Sonucun hüsran olacağını bilmiyordu. Ama Osmanlı devletinin son yüz yılını ezbere bilmesi gereken bugünkü bürokratın, devlet ve siyaset adamının hiçbir mazereti olamaz. Aynı yolda yürüyorsa bile bile yürüyordur; dolayısıyla devletine ve milletine karşı ihanet içindedir. AKP iktidarının sekiz buçuk yıllık icraatına baktığınız zaman, göreceğiniz yalnızca budur.
Türkiye bugün, gerçekten büyük badirelerle karşı karşıyadır. Bıçak gelip kemiğe dayanmıştır ve kemik de, bir daha kaynamamak üzere kesilmektedir. Millet, dört buçuk ay sonra bunun hesabını soracaktır. İnanıyorum ki, 12 Haziran’da bütün ihanetlerin bedeli ödetilecektir. Sonra yüce divanın önüne çıkacaklar, hukuki bedelini de orada ödeyecekler ” diye konuştu.