Türkiye’de siyasetin kolonları dedikodu temeline sabitlendiği için kirişler her zaman çatırdamaya, böyle sakat bir iskeletin üzerine inşa edilen yapı da her zaman yıkılmaya mahkum…
“O onu dedi, bu bunu dedi” kısır döngüsü içinde üretimden eser yok elbette…
Memleketin sıkıntısını yaşadığı “yeni proje”lere, bu mantıkla ulaşmak da olanaklı görünmüyor…
Ülkede geri kalmışlığın faturasını siyaset kurumuna kesmekte hiçbir sakınca görmüyoruz doğrusu…
Zira ülkenin yarınını şekillendiren kararlar, dolaylı ya da direkt olarak siyaset kurumu tarafından alınıyor ve uygulamaya konuluyor.
Ülke yönetiminde söz sahibi olan siyasetçinin vizyonu geniş olacak ki, alt birimler de o doğrultuda daha iyiye ulaşmak için çaba gösterecek.

* * *

Bunca lakırdıyı neden yaptığımıza gelince…
Hepimiz çocuk olduk. Her çocuk için bisiklet çok önemli bir araçtı. Bisikleti olmayanlar, olanların peşinden koşar, “Bi tur versene” diye yalvarırdı.
Hiç olmadı, “Seleye bindir bari” denirdi.
Wikileaks belgelerinden öğrendiğimize göre Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, ABD Başkanı Obama’ya, uzaya bir Türk astronot gönderilmesi konusunda ricada bulunmuş.
Tıpkı, bisikleti olmayana çocuğun, boynunu büküp “Bi tur versene” diye yalvarması gibi…
Hadi Obama’nın, şımarık zengin çocuğu gibi afra tafra yapmadan “Tamam be Mister Gül, seni mi kıracağım” dediğini varsayalım.
Kimi göndereceğiz uzaya?
Sahi, Türkiye’nin astronotu var mı?

* * *

Özenç içindeki yoksul çocuk, bir tur karşılığında bisiklet sahibi çocuğa bir şey de veremezdi elbet… Bisikleti karşılayabilecek değerde ne olabilirdi ki zaten?
Oysa Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Bir astronotumuzu mekiklerinizden birine bindirirseniz, sizden 20 tane Boeing uçağı alırız” demiş…
Amerikalılar, bir Türk’ü uzay mekiğine bindirse de bindirmese de, Türkiye “bi tur” karşılığında almayı taahhüt ettiği uçakları almayacak mı?
İşin tuhaf tarafı, bırakın uzaya gitmeyi, henüz yolcu uçağı bile imal edemediğimizi, bu konuda da Amerikalıya, Fransıza mahkum olduğumuzu unutmayalım…

* * *

Hal böyleyken, haziran ayında yapılacak seçimlerin türbülansı, bu ülkenin geleceğini şekillendiren ve şekillendirecek olan siyasetçileri şimdiden sarsmaya başladı.
Pek çoğu için Türkiye’nin uzay teknolojisinde geldiği ya da gelmek istediği nokta değil önemli olan…
“Siyasi tehlike” anında çalıştırabilecekleri fırlatma koltuğu ve paraşütleri olsun yeter onlara!

İlgili yazılar:

Bunlara da bakabilirsiniz...

  • İlgili yazı bulunamadı
Etiketler:
 

Yorumlayın