Tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış… Bursa’da bağırıp çağırınca İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi ve İl Genel Meclisi’nce 2006 yılında onaylanmış Çevre Düzeni Planı notlarını mı değiştirecekler? İstanbul’un umurunda bile olmaz Bursa’nın feveranı…

Hadi baskı yaptın, araya başbakan ve cumhurbaşkanı torpili koydun, plan notlarını değiştirdin… İstanbul’da yer bulamayan sanayinin Bursa’ya yönelmesini durdurabilecek misin?

Evet durdurabilirsin…

Hiç bağırıp çağırmaya gerek kalmadan, aynen İstanbul’un yaptığı gibi yaparsın çevre düzeni imar planını ya da yapılmış olanı revize edersin… Katı kurallar koyarsın… Koymakla kalmaz uygulanmasını sağlarsın, kirletici sanayiyi Bursa sınırlarına sokmazsın…

* * *

Plan onaylanalı 4 yıl olmuş, Bursa yeni farkına varmış…

Nasıl varmış peki?

Kirletici sanayi yatırımları akın akın Bursa’nın üzerine gelince…

Sondan geriye doğru gidersek Marzinc, İnatlar Köyü’ne yapılmak istenen katı atık yakma tesisi, MESS tarafından aynı şekilde Yenişehir’e kurulması planlanan atık yakma fabrikası, yine Yenişehir’deki Akros Çimento…

Çevreci sivil toplum örgütlerinin bunların her biriyle ayrı ayrı mücadelesi, zaman, emek ve masraf demek…

Eğer herkes ve her kurum Bursa’nın sanayiye doyduğunda hemfikir ise…

Bursa, İstanbul’un çöplüğü değil” diye düşünüyorsa…

Kırmızı çizgiyi çekelim, kimsenin gözünün yaşına bakmayalım…

Her bir tesis için ayrı ayrı mücadele etmeyelim… Enerjimizi boşa harcamayalım…

* * *

Yukarıdaki önermeyi, İstanbul’da yer ve yüz bulamayıp Bursa’ya yönelenler için yapıyoruz da “içimizdeki İrlandalıları” ne yapacağız peki?

“İçimizdeki İrlandalılar” deyiminin, “hain” anlamında kullanıldığını ve Mustafa Denizli’nin lafı olduğunu hatırlatalım.

Yani Bursalı olup da, Bursa’nın doğal kaynaklarını kirletmekten çekinmeyen, derelerin üzerine koca koca binalar dikip doğanın dengesini bozan, şeftali bahçelerine tarımsal depo ruhsatıyla boyahane kondurup rengarenk atıklarıyla Nilüfer Çayı’nı yakın çevresinde bile herhangi bir canlının yaşayamayacağı duruma sokanları ne yapacağız?

* * *

Hadi bunları da geçtik, bir avuç çevreci vatanseverin verdiği hukuk mücadelesi sonucunda çıkan yargı kararlarını uygulamayan idareyi kime şikâyet edeceğiz?

Görevi “idare etmek”ten öte gitmeyen idarecilere, yargı kararlarını uygulamaması için baskı yapan siyasi otoriteye ne diyeceğiz?

“Suçlu kadı” hikâyesindeki gibi “kadıyı kime şikayet edeceğiz?”

Biraz samimiyete ne dersiniz beyler?

İlgili yazılar:

Bunlara da bakabilirsiniz...

Yorumlayın