Yerelde gazetecilik zor… Avuç içi kadar yerleşimlerde ilişkiler girift… Bir o kadar da net… Gazeteci de o ilişkilerin bir yerinde var mutlaka…

“Meslek ahlakı söz konusu olduğunda babamı tanımam” moduna ne yazık ki giremiyor yereldeki gazeteci… Girene rastlanıyor zaman zaman ancak çok uzun sürmüyor cengâverliği!

İlçelerde gazeteler genellikle bir matbaası olanlar tarafından yayınlanıyor… O nedenle gazetecilerin, ya sahibi olduğu gazetenin ilan reklamından ya da matbaasına iş aldığı belediye veya diğer kurumlarla olan ilişkilerinden ötürü elleri kolları bağlı… Yazamıyor, çizemiyorlar…

Diğerlerinde, yani yaygın olanlarda durum farklı değil elbette…

Yıllar önce Hürriyet’in yazı işleri müdürlerinden Tufan Türenç, yanılmıyorsam Balıkesir’de bir adam kaçırma ve şantaj olayına adı karışan yerel gazete sahibinden bahsederken, yerel basını yerden yere vurmuştu. Yazının genelinde, o örnekten yola çıkarak yerel basına “tu kaka” diyordu Türenç…

Tesadüf bu ya… Aynı gün kendi gazetesinin birinci sayfasında çok anlamlı bir fotoğraf vardı. Bir iki satırlık bir mesaj yazdım Türenç’e:

“Yerel basını eleştiriyorsunuz ama lütfen birinci sayfanızdaki fotoğrafa dikkatle bakmanızı öneririm. Patronunuz nerede oturuyor?”

Türenç’ten yanıt gelmedi tabii ki…

Yıl 2004’tü…

Çok kısa bir süre sonra Türenç Bursa’ya geldi. Hürriyet Gazetesi Bursa ilavesinin yayına başlaması nedeniyle Kervansaray Termal Otel’de düzenlenen kokteyle katılmıştı. O kokteylde mesajımı bir kez daha hatırlattım kendisine…

Bahse konu fotoğrafta ne vardı biliyor musunuz?

Bir iş makinesi…

Operatör koltuğunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan…

Hemen yanında, fotoğrafın yarattığı yanılsamayla sanki Erdoğan’ın kucağında oturuyormuş gibi görünen Doğan Holding Başkanı Aydın Doğan!..

…ve sonraki yıllarda Başbakan Erdoğan ile Aydın Doğan arasında yaşanan kavgayı hatırlayın hele…

* * *

Ne yerelde, ne genelde…

Sahibi olduğu medyayı şantaj aracı olarak kullananları, birilerine saldıracağı zaman silah, kendisine saldırı olduğunda kalkan yapanları onaylamak, savunmak olanaksız…

Bugünlerde Bursa’da da çok çarpıcı bir örnek var bu konuda… Bir gazete, bir belediye başkanını sebepli sebepsiz dövüp duruyor manşetten…

Patronun medya dışındaki işlerinden ötürü çıkar kavgası olduğu o kadar da belli ki!

Bu nedenle gazetelerin tek patronunun halk, yani parasını verip bayiden gazete satın alanlar olması şart… Gazeteler gücünü ancak halktan aldıklarında bağımsız, tarafsız olabilirler. Gerisi hikâye…

Bugün yerel gazeteleri ayakta tutan “resmi ilan”ların da, bu haktan yararlanan yayın organlarının hükümete göbekten bağlı olduğunu göstermiyor mu sanki?

Anadolu’daki gazeteler ayaklanıyor şimdi, “AB uyumu çerçevesinde resmi ilan devri bitiyor” diye… DSP’li Süleyman Yağız’ın soru önergesini yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Yok öyle bir şey” demiş…

“Ne Şam’ın şekeri, ne Arap’ın yüzü” denir ya… Bunu da diyemiyor gazeteler…

Keşke, sadece okur desteğiyle ayakta durabilseler…

İlgili yazılar:

Bunlara da bakabilirsiniz...

Yorumlayın