




“Özü sözü bir olmak” deyimini sadece kişiler için kullanamayız. Kurumlar için de geçerli olmalı bu deyim.
Bursa Kent Konseyi’nin, Bursa 1/100 bin ölçekli çevre düzeni planıyla ilgili yürüttüğü çalışmalar kapsamında ortaya konan 53 maddelik ilkenin altına, bu kentin sorumlu bireylerinin her biri imza atar. Ben de atıyorum.
Mesela;
Yerel ve bölgesel kalkınma planları gibi çalışmalarda, strateji geliştirilmesi sürecinde merkezi yönetim, yerel yönetimlerle yerinden yönetim ilkesi çerçevesinde işbirliği oluşturmalıdır.
Merkezi idare tarafından ulusal ve bölgesel planlar hazırlanırken, kentimize göçün önlenmesine yönelik politikalar geliştirilmelidir.
TOKİ projeleri, hazırlanacak 1/100.000 Ölçekli İl Çevre Düzeni Planı kararlarına aykırı olmamalıdır.
Hazırlanacak 1/100.000 Ölçekli İl Çevre Düzeni Plan kararlarının uygulanması sürecinde plan bütünlüğünün bozulmaması için kamu kuruluşları arasında koordinasyon sağlanmalı, Bursa Kent Konseyi aracılığı ile oluşturulacak katılımcı mekanizmalar ile izleme ve denetim yapılmalıdır.
Kent hizmetlerinin kent bütününde dengeli dağıtıldığı, kentin sunduğu imkanlara erişimde fırsat eşitliğinin sağlandığı ve Dünya Sağlık Örgütü Sağlıklı Kentler Birliği’nin belirlediği sağlıklı kent parametreleri doğrultusunda kentsel yaşam kalitesinin arttırıldığı bir planlama yaklaşımı ortaya konulmalıdır.
Planlama sürecinde mekansal gelişimin ve kamu/özel sektöre ait yerel ve bölgesel yeni yatırımların, kentin tarihi kültürel ve doğal değerlerine (Uludağ, flora-fauna, su havzaları, tarım ve orman alanları, mera, sit alanları vb.) zarar vermeyecek şekilde, Kent Konseyi gibi katılımcı platformlarda tartışılarak yer seçiminin yapılması sağlanmalıdır.
Doğal çevre, tarihi ve kültürel mirasın korunması alanları başta olmak üzere, ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin (RAMSAR ve Avrupa Peyzaj Sözleşmesi vb) bir gereği olarak, bu sözleşme hükümlerine aykırı plan kararları oluşturulmamalıdır.
Konut alanlarının planlanmasında fiziksel ve sosyo-kültürel taşıma kapasiteleri belirlenerek, optimum yoğunluk öngörüleri yapılmalı, konut alanlarında yeterli sosyal donatı alanları oluşturulmalı, yerleşim alanlarının sınırlarını belirleyen tampon alanlar (yeşil alanlar, spor alanları vb.) oluşturulmasını sağlayan planlama anlayışı benimsenmelidir.
Kentimizin mevcut içme ve kullanma suyu kaynaklarının (Doğancı ve Nilüfer Barajları ile Uludağ kaynakları ve gelecekte potansiyel içme suyu rezervleri olan Çınarcık ve Gölbaşı Barajları, Uluabat ve İznik gölleri) korunması için, “Entegre Havza Yönetim Planı” katılımcı bir yaklaşımla hazırlanmalı ve İl Çevre Düzeni Plan kararlarının oluşturulmasında dikkate alınmalıdır.
…gibi, pek çok ilkeye katılıyoruz da, uygulamalar ne yazık ki bunun hep tersine işliyor. Örnek isterseniz iki tane verelim.
En son plan değişikliğiyle kentin doğusunda, sıvılaşma potansiyeli yüksek yerlerin konuta açılması;
Kestel Çataltepe’de, yeşilin göbeğine, su kaynaklarının üzerine küçük sanayi sitesinde ısrar edilmesi…
Dünkü Kent Konseyi toplantısı öncesi Semih Pala’ya “Peki ya uygulamadaki çelişkiler ne olacak?” diye sordum…
“Zor ama onları da düzelteceğiz inşallah!” dedi.
İnşallahla, maşallahla olmuyor efendim… Kararlılıkla gerçekleşir bütün bu ilkeler…
Bu kararlılığı gösteremediğiniz takdirde, imam-cemaat çelişkisi çıkar ortaya…
İmam yellenirse, cemaat hacet giderir!