





“Her salı 12:45” bir sembol elbette. Neyin sembolü? Gaziantep’te cahil, çıkarcı, psikopat bir hasta yakını tarafından bıçaklanarak öldürülen Dr. Ersin Arslan’ı anarak, şiddetin önlenmesi konusunda farkındalık yaratmak için Bursa Tabip Odası tarafından başlatılan eylemin sembolü… Neden salı? Neden 12:45?
Salı günü 12:45’te öldürüldü çünkü Doktor Arslan.
Bursa Tabip Odası’nın çağrısıyla tüm hekimler, mayıs ayı boyunca her salı aynı saatte, 15 dakikalık törenle meslektaşları Ersin Arslan’ı anacak ve o gün kollarına taktıkları siyah kurdelelerle çalışacaklar.
Tabip Odası’nın ilk eylemi dün gerçekleştirildi. Bursa Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Kayıhan Pala ve yönetim kurulu üyeleri, Dörtçelik Çocuk Hastalıkları Hastanesi bahçesinde, hekimlere ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda hükümete çağrıda bulundular.
Yankı bulur mu?
Bulursa hekimlerin can güvenliği nasıl sağlanır?
Bilmiyoruz, göreceğiz.
* * *
Gidişat gösteriyor ki, bu toplumda magandaların, psikopatların, gözü dönmüş katillerin sayısı azalmayacak. Aksine artacak.
Son örnek, geçtiğimiz hafta sonu Bursa’da yaşandı. Trafikteki selektör dalaşması, 29 yaşında bir gencin ölümü, babası ve kardeşinin ağır yaralanmasıyla sonuçlandı.
Akıl almaz bu dehşet karşısında resmen “dil tutulması” yaşadık.
“Nasıl olur? Yok yere bir insan nasıl öldürülebilir?”
Kimse bulamadı tabii ki bu soruların yanıtını.
O zaman yapılması gereken neydi?
“Her yer psikopat kaynıyor, mazallah kimseye nazik bir uyarıda bile bulunmayalım!”
* * *
Türk Ceza Yasası’nın 81. maddesi, “Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” dese de, biz bir hukukçuya soralım:
“Bir kişiyi hiç yoktan öldüren, iki kişiyi de yaralayan manyaklar en fazla kaç yıl hapis yatar?”
Hukukçuya da gerek yok aslında! Halk bilmiyor mu sanki TCK’da öngörüldüğü gibi müebbet hapis yatmayacaklarını!
Geçmişte hemen hemen her siyasi iktidar tarafından çıkarılan aflarla, pek çok katilin 5-10 yıl yatıp çıktığını görmedik mi?
* * *
Sadede gelelim?
Hani büyük kentlerde her sürücünün korkulu rüyası olan, yaşı geçkin belli markalarda araçlar vardır. Pek çok kişi, o arabaları gördüğünde, hele sürücüsünün tipine baktığında bir an önce uzaklaşmak için ya gaza basar ya frene veya yol değiştirir.
Bir keresinde bir halk otobüsü sürücüsünün yanında kabuğu bile kazınmamış meşe odunu görmüştüm! Yanında da bıçak!
Sürücü o bıçakla meşe odununu yontarak ahşap heykel sanatının en nadide örneklerini yapmıyordu herhalde!
Soralım şimdi:
Nerde bu kentin “kâhya”sı!
Eğer, ağaç altlarında öpüşüp koklaşanları denetlemekse “kâhya”lık, bunu yapan çok zaten!