Şimdi arasam AKP’nin, CHP’nin ve de MHP’nin il başkanlarını, desem ki; “Milletvekili aday adayları için koyduğunuz ölçütler nelerdir?”
Mutlaka bir şeyler söyleyeceklerdir.
Bırakın ülkenin kılcal damarlarına zerketmelerini, partilerinde demokrasiyi yaşayamayan il başkanlarının söyleyecekleri ne kadar geçerlidir?
Her halükarda milletvekili aday listelerini genel merkezleri, daha doğrusu genel başkanları yapacak!
Haliyle bir il başkanı, milletvekili aday adayları için konulacak ölçütü belirlese ne olur, belirlemese ne olur?
Sonuçta, aday listesine yazılacaklar için ölçüt belli!
Parti liderine/politikalarına ne kadar biat ediyor? Seçildiğinde elini sorunsuzca kaldırıp indirecek mi?
Ana kriterler bunlar… Ötesi fasa fiso! Milletvekili adayının ne tahsili önemli, ne liyakati!
Dünkü yazımızda Ertuğrul Yalçınbayır’ın “liyakate oy verin” çağrısını aktarmıştık. Yalçınbayır, Yeni Dönem Gazetesi’ndeki dünkü makalesinde, partilerin “aday adaylığı” unvanı verilecek kişiler için kriter belirlemesi gerektiğini vurgulamış:
“Bugüne kadar siyasi partilerin kamuoyuna açıkladıkları aday adaylığı kriterleri olmamıştır. Her önüne gelene aday adaylığı sıfatının verilmesi yerine aday adaylığı kriterlerini ortaya koymalarında hem partilerin hem kamunun yararı vardır.”
* * *
Milletvekili seçilme yeterliliği Anayasa’nın 76. maddesinde belirlenmiştir ki, en az ilkokul mezunu olmak yeterlidir.
“Bir yasa teklifi nasıl hazırlanır, tekniği nedir” bilmeyen ilkokul mezunu biri milletvekili olabiliyor ve Meclis’te yasama görevi alıyor öyle mi?
Aynen öyle!
* * *
Bu ülke, yüksek derecede insan kalitesi sorunu yaşıyor. Kalitesizlik kurumlara, dolayısıyla hizmete yansıyor, domino etkisiyle her alana nüfuz ediyor.
Bu çerçevede bir reçete yazarsak eğer;
Öncelikle TBMM, ilk seçimlerde siyasi işportacılardan arındırılmalı… Nitelikli, donanımlı kişilerden oluşacak bir meclis, demokratik bir siyasi partiler ve seçim yasası yapmalı…
Bu doğrultuda siyasi partilerin yapıları elden geçirilmeli, halkın siyasi partilere ilgisi artırılmalı… Siyasete katılım sağlanmalı… Partiler adaylarını, en demokratik yol olan üye bazında önseçimle belirleyip seçmenin karşısına öyle çıkmalı. Ondan sonra oluşacak meclis de çağdaş, özgürlükçü bir anayasa yapmalı…
Var mı reçetenin aksayan bir tarafı?
Yok da…
Bu reçetedeki ilaçların birbirine karıştırılma ihtimali çok yüksek… Ya da işine gelmeyenler özellikle karıştırabilir, kendi yutacağı hapı başkasına yutturmaya kalkabilir.
Ama hiç birisi, -eğitimsiz bırakılan halk arasında çok örneği olduğu gibi- makattan alınacak fitili yutup, oral yolla alınacak hapı da makatına zorlamaz!
Önceki devlet bakanı ve başbakan yardımcılarından Ertuğrul Yalçınbayır, perşembe akşamı kısa adı ARSİYAD olan Artvin Sanayici, İşadamı, Yönetici ve Serbest Meslek Mensupları Derneği’nin konuğuydu. “Anayasa nasıl yapılır, nasıl değiştirilir”i anlattı. Kürsüde uzun süre kaldı, soruları da ayakta yanıtlayınca, dün sabah soluğu hastanede aldı.
Korkulacak bir şey yok, telaşlanmayın… Dün de görüştüm kendisiyle, turp gibi…
Anlattıkları, Türkiye’de “hukukçuyum” diyen, “siyasetçiyim” diyen herkese ders olacak türden…
Konuşmasından aktaracaklarım, gündemdeki Anayasa değişikliği ya da bu değişikliğin nasıl yapılması ve nelere dikkat edilmesi gerektiğine ilişkin değil…
Yalçınbayır’ın, temel insan hak ve özgürlüklerinden bahsederken verdiği son örnek oldukça dikkat çekiciydi.
Memleket işsizlikten kırılırken, Hürriyet semtindeki Hürriyet Camisi’nin önünde günübirlik iş bekleyenlere Kabahatler Kanunu’na dayanılarak 69 lira para cezası kesiliyordu. Ayrıca işçiler, polisin kötü muamelesine maruz kaldıklarını iddia ediyorlardı.
Kimdi bu işçiler, ne gerekçeyle, kaç kişiye ceza kesilmişti.
Emniyet Müdürlüğü’ne uğradım. Yetkililerden aldığım yanıt, “e-posta yoluyla çok şikayet geliyor” şeklindeydi. Sayı vermediler ama şikayet edilenler hakkında tutanak düzenlendiğini söylediler.
O tutanaklardan biri var elimde… Osmangazi Kaymakamlığı, İlçe Emniyet Müdürlüğü İdari Yaptırım Karar Tutanağı… Kabahatler Kanunu’nun 37. maddesi gereğince Ramadan Güler adlı işçi adına düzenlenmiş… Kabahatin çeşidi hanesine “Rahatsız etmek” denilmiş ama “deliller” hanesi boş bırakılmış… Hem Ramadan Güler, hem de diğerleri için düzenlenen tutanaklarda delil gösterilmemiş. Hepsi de “çünkü yok” diyor.
Kötü muamele iddialarına gelince…
Sabahın erken saatlerinde Hürriyet Camisi önünde toplanan işçiler, herhangi bir taşkınlık olmadığı halde sürekli kimlik kontrolü yapıldığını, bu sırada da “hamallar” ifadesiyle aşağılandıklarını ifade ediyorlar. Zaman zaman polis tarafından araçlara doldurulup, Yunuseli Yolu’na götürülerek bırakıldıklarını anlatıyorlar.
Herhangi bir direniş göstermedikleri halde polis bir ara biber gazı bile kullanmış… Biber gazına maruz kalan ise “Zabıta” olarak tanınan, Osmangazi Belediyesi eski zabıta memurlarından birisi…
Çoğunluğu Bulgaristan göçmeni olan ve yaklaşık 25 yıldır aynı yerde iş bekleyen insanlardan şimdiye kadar bir şikayet söz konusu olmazken, son aylardaki şikayetleri ve polisin neden bu kadar sert davrandığını merak ediyor insan doğrusu…
Bununla ilgili bir iddia var fakat delil yok. İddia şu:
Polis teşkilatından emekli bir kişi, Hürriyet semtinde işyeri açarak yasal işçi simsarlığı yapmaya başladı! Polisin meydanda iş bekleyenlerin üzerine, şikayetleri gerekçe göstererek gitmesi bundan…
Bu iddia, kendisinden yardım istenen Ertuğrul Yalçınbayır tarafından hem İl Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya’ya, hem de Vali Şahabettin Harput’a iletilmiş durumda… Araştırma sürüyor…
Konunun bir başka çarpıcı yanı da yargı boyutunda… Yargıya güveni sarsan iki örnek…
İlki, Bursa 5. Sulh Ceza Mahkemesi’nden, diğeri de 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nden verilen aynı konuda iki farklı karar…
5. Sulh Ceza Mahkemesi, Ramadan Güler’in 69 liralık cezaya itirazını “idari yaptırım kararının hukuka uygun olması nedeniyle reddine” şeklinde karar vermiş.
3. Sulh Ceza Mahkemesi de, İsmail Öztürk’e kesilen cezanın “usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmakla iptaline” hükmetmiş… Aynı şekilde, Ertan Demir hakkındaki ceza da mahkeme tarafından iptal edilmiş…
Şimdi bütün bu olanları “vicdan muhasebesi”ne alalım mı, ne dersiniz?
Sosyal güvencesi olmadan çoluğun çocuğun rızkı için günübirlik iş bekleyen garibanlara uygulanan reva mıdır?