Hopa Cumhuriyet Savcılığı’ndan basın yayın kuruluşlarına gönderilen yazı şok etti! Yazı nedeniyle basın açıklaması yapan Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), “Gazeteciler, savcılığın personeli ya da olayları adli makamlara intikal ettirmek için maaş alan kolluk görevlileri değildir” dedi.

ÇGD’nin konuya ilişkin açıklaması aynen şöyle:

“Hopa Cumhuriyet Savcılığı, bugün basın ve yayın kuruluşlarına bir yazı göndererek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 31 Mayıs’ta Hopa’da yaptığı miting öncesi ve sonrasında çıkan olaylarda ve bu olaylar sırasında yaşamını yitiren Metin Lokumcu’nun cenaze töreninde çekilen, yayınlanmış ve yayınlanmamış tüm fotoğraf ve görüntüleri istedi. Savcılık, bu fotoğraf ve görüntülerin gönderilmesini istediği yazısında, 10 gün içerisinde yazısına yanıt verilmesini, verilmediyse bunun nedeninin bildirilmesini de talep ediyor. Dahası, bunu yapmayan ya da fotoğraf ve görüntüleri göndermeyenler hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesi uyarınca adli işlem yapılacağını vurguluyor.

Savcılığın, şunu bilmesi gerekmektedir; Gazeteciler, savcılığın personeli ya da olayları adli makamlara intikal ettirmek için maaş alan kolluk görevlileri değildir. Her gün onlarca olay izleyen, bunların birçoğunda şiddet görüntüleriyle karşılaşan gazetecilerin ellerindeki görüntüleri adli makamlara bildirme, iletme gibi bir yükümlülükleri yoktur.

Gazetecileri, izledikleri olayların tarafı, şikayetçisi, jurnalcisi haline sokmaya yönelik bu tavır, Başbakan’ın ve hükümetin basına yönelik düşmanca ve taraflı tutumunun devamı niteliğindedir.

Üstelik savcılığın, gazetecileri ellerindeki görüntüleri vermeleri için kullandığı TCK’nın 257. maddesi, kamu görevlilerini ilgilendiren ‘görevi kötüye kullanma’ suçunu düzenlemektedir. Yasal zorunluluk nedeniyle söz konusu yazıya eklenmiş olsa bile bu husus, gazetecileri devletin memuru gören anlayışı ortaya koymaktadır.

Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne göre, gazeteciler her türlü baskıyı reddeder, yöneticileri dışında kimseden işiyle ilgili talimat alamaz.

Savcılığa görevini yaparak, ortada bir suç varsa, bunun delillerini araştırması, bu konuda kendisine bağlı kolluk kuvvetlerini kullanması ve bu görevi basın mensuplarına yüklememesini tavsiye ediyoruz.”

Bursa Milletvekili, Devlet Bakanı Faruk Çelik Şanlıurfa’ya gönderildi diye hemen unutacak değiliz kendisini… Hele hele Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a sarılıp, “Kral öldü, yaşasın yeni kral” nidaları atmak da bize yakışmaz doğrusu!

Gidiyoruz Faruk Bey’in arkasından…

…ve Şanlıurfa Olay Gazetesi’nden M. Kemal Uğuzlu’nun, “Urfada seçim, 11 asil-vekil bir ithal bakan!..” başlıklı yazısından alıntı yapıyoruz.

“Şanlıurfalılar son ‘Evet-Hayır’ imtihanının galibiyetini ya okutamadılar baştaki başlara veya zafer sarhoşluğu ile galibiyeti kendine münhasır kılan sarhoş kumandanlar misali en baştakiler okuyamadı, Urfalıların Âdem’i alfabesini, İbrahim’i sillesini… Biz Urfalılar ‘kendi vekilimizi seçmek istiyoruz’, Onlar; kendilerine köle, emirber, neferlerini bize gönderiyorlar. Biz tarihimizin şanına layık asil olmak istiyoruz. Onlar; bizi asi kılıyorlar. Biz kendimiz bakan olmak istiyoruz. Onlar bize, siz bakamaz-körsünüz diyorlar ve bize ‘bakan’ gönderiyorlar.”

* * *

Aynı gazetede Hüseyin Güzel’in “Urfa Ak Partili oldu ama Başbakan bu liste ile Urfalı olamadı” başlıklı yazısından da şu bölümü alalım:

“…unutmayın, halk çarpmazsa Allah çarpar. Sayın Faruk Çelik; Zülfikar İzol, Ramazan Başak, Müfit Yetkin, Sabahattin Cevheri, Ferhat Şelli, Asuman Cevahir Yazmacı, Cuma Ağaç, Osman Güzelgöz, Mehmet Oymak, Veysel Polat, Ali Kapaklı, Mehmet Ekinci, Fevzi Demirkol, Habib Çadırcı, Ahmet Mermut, İbrahim Tatlıses gibi adaylarımız kadar bizlere yakın olmazlar. Bu şahsiyetleri Sayın Faruk Çelik gibi bakana değişmem. Memleketimin berduşunu bile elin ne Lordu ne de baronuyla dahi kıyaslamam. Çünkü herkesin insanı, herkesin hemşerisi kendine şirin olsa gerek. Başbakan, Sayın Faruk Çelik’in bakan olacak sözünü kime vermiş o da beli değil. Ya bakan olmazsa yahut kısa dönem askerlik gibi bakanlık yaparsa ne olacak? Akla gelen Sayın Faruk Çelik çok iyi ise hemşerileri niye bize versin? Kendi memleketini imar etti, sıra bize geldi diyenlere Sayın Erbakan’ca ‘Hade oradan hade, hade’ derler…”

* * *

Yine aynı gazeteden İbrahim Toru da “Kimse yok mu?” başlıklı yazısında, yardan düşen ve bir ağaç dalında gün boyunca “Kimse yok mi?” diye bağıran Temel’in, meleğin “Allah seni yanına alacak, bırak kendini aşağıya” demesi üzerine, “Başka kimse yok mi?” diye yalvardığı fıkrayı aktarmış…

Bu yazının altındaki yorumlardan birinde de Asım Uygar isimli Urfalı şöyle haykırmış:

Faruk Çelik Kimdir LOOO… Urfada adam kalmadı mı? Çelik Artvin’e niye gitmedi? AK Parti’ye oy moy yok! Urfa’yı Urfalı temsil eder…”

* * *

Şanlıurfa Gazetesi’nden Mahmut Mancı da yorumunu şöyle bitiriyor:

“Bu listeden sonra, Urfa sıra gecelerinde söylenecek hit türküler belli oldu. ‘Buldun bir Urfalı eğlen bakalım…’ Bizim türkümüz her zamanki gibi ‘Aldırma Urfalı cani sağolsun…’ diyecek miyiz?”

* * *

Aşağıdaki dörtlük, Urfa Kurtuluş Marşı türkü sözünün ilk bölümüdür. Tesadüfe bakın ki 11 Nisan, milletvekili aday listelerinin YSK’ya bildirildiği gündür aynı zamanda… 12 Haziran ise kimin kurtuluşu, kimin çöküşü olur, onu Urfalı belirleyecek.

GÜNÜN DÖRTLÜĞÜ

Dağlarda uğuldar göklerde gürler
Yankılar durmadan söyler o günü
Urfa’yı bir daha kükrer görürler
Her Onbir Nisan’da anarken dünü

2 / 212