Basında yer alan iddialar üzerine harekete geçen Cumhuriyet Savcılığı’nın, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nda yürüttüğü soruşturma sürerken, Emniyet Müdürü Halil Yılmaz’ın BTSO Meclisi’ne davet edilmesi anlamlıydı tabii…

Meclise her yeni emniyet müdürü davet edilir ama savcılığın, soruşturma görevini Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şubesi’ne verdiği günlere denk gelmesi, ziyareti ve emniyet müdürünün sunumunu önemli kıldı.

Önceki akşam BTSO Meclisi üyelerine hitap eden Halil Yılmaz, polis teşkilatının vizyon ve misyonunu aktarırken, sanayici ve işadamlarına da mesajlar verdi.

Hukukçu kimliği de bulunan Yılmaz’ın sanayici ve işadamlarına “Büyümek, gelişmek, daha çok kazanmak için güvenliğe ihtiyacınız var, onu da biz sağlarız. O nedenle işbirliği kaçınılmaz” dedi özetle…

Sanayici ve işadamları polis teşkilatıyla nasıl bir işbirliğine girebilir peki?

Elbette emniyet müdürlüğüne yapacakları bağışlarla!

Polis teşkilatının araç gereç anlamında eksiklerinin karşılanması, işbirliğinin en önemli halkası… İki kurum birlikte sosyal projelere de imza atıyor ama polis teşkilatı açısından yapılabilecek en verimli işbirliği paraya dayalı olanı…

Örneğin Nilüfer Fatih Sultan Mehmet Bulvarı girişinde yıllardır bitirilemeyen bir binası var emniyet teşkilatının… Ödenek yetersizliğinden tamamlanamadı bir türlü…

Önceki akşamki toplantıda Müdür Yılmaz bizzat kendisi söyledi, teşkilatın kullandığı araçların yüzde 80’i bağış yoluyla elde edilmiş… Yine Yılmaz’ın aktardığına göre, polis için olmazsa olmaz motorlu araçların yaş ortalaması 10 ve bu durum teşkilat için en büyük handikap…

Emniyet Müdürü Yılmaz açık açık “Hadi, pamuk eller cebe” demiyor ama bu anlam çıkıyor sözlerinden…

Tam da bu duruma uygun bir polis fıkrası var ama neyse… Konuyu sulandırmayalım!

* * *

Yazının geri kalanında Nasreddin Hoca’nın “fincancı katırları” fıkrasını hatırlatayım ben size… İyi gelir…

Hoca, bir gece mezarlık kenarından evine giderken, ayağı kayar ve boş bir mezara düşer. O zaman kendi kendine ‘Acaba biraz yatsam sorgu melekleri bana da gelir mi?’ diye düşünür ve gömleğini çıkararak yarı çıplak mezara uzanır. Bu sırada hayvanları çanak çömlek ve cam eşya ile yüklü katırcılar da mezarlığın yanında geçmektedir. Katırların boyunlarına asılı zincirlerin çıkardıkları sesler, hayvanların sesleri ve katırcıların bağrışmaları duyulur. Dehşet ve korku içindeki Nasreddin Hoca hemen mezardan kaçmayı düşünür. Fakat tam çıkacağı sırada fincancı katırları da Hoca’nın düştüğü mezarın önüne gelir. Mezardaki hareketi gören hayvanlar korkup birbirlerine çarparak koşuşmaya başlar. O zaman da sırtlarındaki çanak, çömlek ve cam eşya yere düşerek paramparça olur.

Sinirlenen katırcılar, Hoca’yı yakalayarak kim olduğunu, geceleyin mezarlıkta ne aradığını sorarlar. Ne diyeceğini bilemeyen Hoca, öteki dünyadan geldiğini, bu dünyada olan biteni merak ettiğini söyleyince, katırcılar Hoca’yı iyice hırpalarlar.

Hoca, gece yarısı vücudunun her tarafı ağrı ve sızı içinde evine geldiğinde karısı niye geç kaldığını sorar. Öteki dünyadan geldiğini söyler. Karısı:

-Peki o dünyada neler olup bitiyor? diye sorar.

Hoca yanıtlar:

-Hiçbir şey! Eğer fincancı katırlarını ürkütmezsen!

Dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan ya da hükümetin herhangi bir üyesinin yerinde olsam, ben de aynısını yapar, kuyruğu dik tutardım.

Sorunlara değinmeden sözlerimi rakamlara boğar, oluşturacağım tabloyla göz boyamaya, yeni yüksek hedefler göstererek gaza getirmeye çalışırdım karşımdakileri…

…de, karşımda oturan ve içinden “Bunlar boş laflar sayın bakan. Derdimize derman olacak somut şeyler söyleyin. Edeceğiz, yapacağız değil, ettik, yaptık deyin” diye geçiren ihracatçıları ne kadar motive edebilirim? Ne kadar inandırabilirim?

* * *

Bakan Çağlayan dün BTSO’da 2 saate yakın konuştu. Bir ara uyuklasam da, gözümün, kulağımın açık olduğu zamanlarda söylediği altı çizilebilecek yerler vardı.

Örneğin;

“Yatırım teşvik sistemini ihracata odaklamalıyız!” dedi…

Odaklayın!

Elinizi kolunuzu bağlayan mı var?

Örneğin;

“İhracat odaklı yatırım stratejisi izlememiz lazım!” dedi…

İzleyin!

…de, para politikası yüzünden ihracatçı, “attığım taş kurbağayı ürkütmeye değmiyor” deyip vazgeçiyor çabasından…

Zaten dünyayla rekabet edebilecek koşullara sahip değil üreten… Girdi maliyetleri oldukça yüksek. Maliyetlerde en büyük kalemi enerji oluşturuyor… Ardından işçilik ve vergiler geliyor…

Var mı bu alanlarda, ihracatçıyı heveslendirecek bir iyileştirme?

Dün bakanı dinleyen işadamlarına sordum.

“Yok” dediler…

“Genel olarak bu toplantıdan ne sonuç çıkardınız” diye sordum…

“Çıkan bir şey yok. Yıllardan beri aynı şeyleri dinliyoruz” yanıtını verdiler.

Umutlananlar yok muydu? Ya da umutlanmış gibi görünenler… Vardı elbette…

* * *

Bakan Çağlayan’ın, Türkiye’nin eksen kayması yaşadığına ilişkin eleştirilere yaklaşımı da ilginçti doğrusu…

Dünyada ekonominin güç dengeleri değişiyordu. Çağlayan’a göre Türkiye’nin değil, dünyanın ekseni kayıyordu. Değişen dengeler takip edilmezse, Türkiye’nin ekseni esas o zaman kayardı!

Öyle bir tablo ortaya koydu ki Çağlayan, Türkiye’nin BRIC ülkelerinden (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) biri olması kaçınılmazdı!

* * *

İhtiyaç duyduğu enerjiyi üretmek için doğalgaz ithal eden…

Madenlerini çıkaramayan, çıkarsa da işleyecek teknolojiye sahip olmayan…

Pek çok hammaddede dışa bağımlı olan Türkiye’den bahsediyor Bakan Çağlayan…

Ama enseyi karartmamak, kuyruğu dik tutmak gerek…

Zira 2013’te ilk helikopterimizi, 2020’de de ilk uçağımızı, 2023’te dünyanın en büyük limanını yapmış olacağız Bakan Çağlayan’a göre…

Ne mutlu bize!

* * *

Bakanın sorulara yanıt verdiği bölümde dikkat çeken iki nokta daha vardı.

Birincisi, tekstilde antidamping uygulaması, ikincisi de serbest bölgelerin sorunlarıyla ilgili…

Bakanın “Tekstilde, yerli üreticiyi mağdur etmeyecek önlemleri alacağız. Ancak korumayı fırsatçılığa, vurguna dönüştürmek isteyenler olursa uygulamayı hemen geri çekeriz” demesi…

“Serbest bölgelere sağlanan avantajların 3-5 yankesici yüzünden kaybedildiğini” söylemesi, ahlak ve güven sorununu ön plana çıkardı.

Galiba, her alanda mutlak başarı için öncelikle ele alınması gereken de bu iki kavram olsa gerek…

Etiketler:
 

Merakla beklenen OSB yönetimi seçimi Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Meclisi’nde dün gerçekleşti.

Dışardan bakanlar için sonuç çok karmaşık.

Değil, aslında çok net…

BTSO meclis üyeleri, statüko ile değişim arasında kalmış gibi görünse de az farkla kazanan “değişim” oldu.

* * *

Açalım biraz…

İki üyenin yurtdışında bulunması nedeniyle 146 meclis üyesi oy kullandı dün… Oyların biri boş çıktı. Bir oy pusulasında da karma liste yapıldığı görüldü. Çiziksiz oy pusulalarında İlhan Parseker’in listesine 75, Ali Uğur’un listesine de 69 oy çıktı…

Çizilen pusulalardaki tercihler Ali Uğur’u öne çıkardı. Bütün oylar toplandığında Ali Uğur 81, İlhan Parseker 78 oya ulaştı. Yani kazanan Ali Uğur oldu.

Fakat listelerdeki çizikler, Ali Uğur’un tulum çıkarmasını engelledi. Kendisinden sonra en fazla oyu alan Parseker ile listesinde yer alan Halil Bağlan 73 oyla yönetime girdi.

Uğur’un listesindeki Cemal Tuna 74, Hüseyin Durmaz da 73 oyla OSB yönetim kurulunun yeni üyeleri oldu.

* * *

TOBB Yönetim Kurulu Üyeliği, BTSO Meclis Başkanlığı gibi unvanlarına rağmen rakibine yenilen İlhan Parseker’in Ali Uğur’un altında yönetim kurulu üyesi olarak çalışmayacağı sanılıyor.

Parseker ve listesinden yönetime giren Halil Bağlan’ın istifası durumunda, yine aynı listenin yedeklerinden 75 oy alan Yavuz Selim Çimen ile Mustafa Bakır’ın yönetime girmesi bekleniyor.

* * *

Gelelim şimdi durum değerlendirmesine…

Önceki paragrafta ifade ettiğimiz gibi Parseker, “katmerli iktidar gücü”ne rağmen kaybetti.

Aslında ortaya çıkan sonucu tek başına “İlhan Parseker’in yenilgisi” olarak ifade etmek doğru olmaz…

Doğru ifade, “Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nda değişim isteklerinin yansıması” olmalıdır.

* * *

Tunus’ta başlayan, diğer Afrika ülkeleriyle Ortadoğu’da devam eden halk hareketlerine de benzetebiliriz BTSO’da yaşanan süreci…

Hareket “yeter artık” hareketidir…

Talep, demokrasi talebidir…

BTSO Meclisi üyeleri de demokrasinin en güzel örneğini sergilemiştir dün…

Ortaya çıkan tablo bir tarafı hiç memnun etmezken, kazananı da çok mutlu etmemişse, daha atılacak çok adım var demektir.

Nereye kadar?

Demokrasiyi her platformda iliklerimizde hissedene kadar!

Etiketler:
 

Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Organize Sanayi Bölgesi yönetimi seçimi yapıldı. BTSO Meclisi’nde gerçekleştirilen seçimde kullanılan 146 oydan 81′ini alan Ali Uğur kazandı. Diğer aday İlhan Parseker 78 oyda kaldı.

Ayrıntılar yarın Bursa Meydan Gazetesi‘nde

Etiketler:
 
5 / 10« İlk...4567...Son »