Türk siyasetinde çok farklı bir atmosfer oluşuyor. Ülke siyasetinde yaşayan bu değişimin, 30 Mart 2014 tarihinde yapılacak yerel seçimlerde daha da belirginleşeceği açık… Bugün yerel siyasete fokuslanıp, CHP’nin Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday göstermeye hazırlandığı İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Necati Şahin ile ilgili gelişmelere bakalım.
Şahin, dün ailesiyle birlikte CHP il binasına giderek, il başkanı Metin Çelik’e aday adaylığı başvuru dosyasını verdi. Şahin’den önce basın toplantısının yapılacağı odaya 5 klasör içinde 2 bin 500 sayfalık, Bursa’nın sorunlarını ve çözüm önerilerinin yer aldığı dosyalar getirildi.
Bursa kamuoyu, Şahin’in imar, ulaşım ve çevre sorunlarına ilişkin tespit, eleştiri ve çözüm önerilerini az çok biliyor. Bu aşamada kamuoyunun ilgisini çeken Şahin’in projelerinden çok, hem CHP’de, hem de iktidar partisinde şaşkınlık yaratan adaylığı…
Kendisinin deyimiyle, Adalet Partisi çatısı altında 18 yıl belediye başkanlığı, 2 dönem de milletvekilliği yapan bir dedenin torunu olan Necati Şahin, çocukluğundan beri siyasetin içinde… Halk tabiriyle “sağcı” Necati Şahin, nasıl oldu da CHP’nin belediye başkan adayı oldu?
“ŞİMDİ KARINCALAR BALIKLARI YİYECEK”
Şahin, “Her şeyi suyun akışı belirledi” diyor, Afrika atasözüne atıfta bulunarak. “Sular yükselince, balıklar karıncaları yer… Sular çekilince de karıncalar balıkları… Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir… Çünkü kimin kimi yiyeceğine ‘suyun akışı’ karar verir” demiş ya Afrikalı…
Şahin, aday olması için emek harcayan iki isme özellikle teşekkür etti. CHP PM yedek üyesi Ertuğrul Kaplan ve il başkanı Metin Çelik’e…
Adaylığının sadece Bursa’nın değil, Türk siyasetinin de dönüm noktası olacağı inancında… CHP’nin, Adalet Partisi politikalarıyla büyüyen muhafazakar Necati Şahin’i aday göstermesi konusunda önce “Olur mu” dendiğini, ardından “Neden olmasın”, daha sonra da “Olmalı” dendiğini söylüyor ve bunu da CHP’nin “erdemli yaklaşımı”na bağlıyor.
Yanında, türbanlı eşi Leyla Şahin’i, hemen arkasında oldukça modern oğlu, gelini ve kızını, hatta daha sonradan torununu da hem gazeteciler hem de partililerle tanıştıran Şahin’in, özellikle laiklik konusundaki mesajı çarpıcıydı: “Bizim ailede herkes dilediği gibi yaşar!” Böylece, CHP ile uyum sorunu yaşamayacağını açık bir dille ifade etti.
“ÖYLEYSE NECATİ ŞAHİN SOLCUDUR”
Necati Şahin, kendisinin “solcu” olup olmadığına ilişkin soru işaretlerini giderme çabasını Doktor Ceyhun İrgil’in tarifiyle destekledi. “Yaşadığı kentin derdini, insanının çektiği çileyi, doğayı, çevreyi kendine dert edinen herkes solcudur. Öyleyse Necati Şahin de solcudur.”
Henüz aday adaylığı başvurusu yapmadan doğrudan kent sorunlarına değinen, Recep Altepe yönetimindeki Büyükşehir Belediyesi’ni başlıklar halinde bombardımana tutan Şahin’i dinlerken, salondaki partilileri izledim. Herkesin yüzünde tuhaf bir ifade vardı. Şahin’in CHP ile temas sürecini yakından bilen birkaç kişi dışında yüzünde gülümseme olan yoktu diyebiliriz. Herkes şaşkındı!
Hele Şahin’in, belediye icraatlarına yönelik eleştirileri sırasında, 8. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in bir sözünü hatırlatması da ilginç geldi. “Bir tavuk yumurtlarken mahalleyi ayağa kaldırıyor. At tay doğuruyor, iki damla gözyaşı döküyor.”
Örnek çarpıcıydı ama CHP çatısı altında Demirel’den bahsedilmesi, ayrıca Şahin’in konuşmasını “Allah yar ve yardımcımız olsun” dileğiyle bitirerek, klasik söylemlerin dışına çıkılması tuhaf bir duygu yarattı partililerde… Bunu yüz ifadelerinde gördük!
—BEYİN CİMNASTİĞİ—
CHP’nin başkan adayı Necati Şahin
Partide hava soğudu, yenmeli tahin
Solcu mu değil mi; Seçilir mi seçilmez mi?
Bilmek için, olmak gerekmiyor kahin!
Tıp dünyasının, Bursa sosyal çevrelerinin tanınmış ve sevilen ismi Dr. Ceyhun İrgil’in, CHP’deki siyaset serüveni kısa sürdü. Dr. İrgil, geçen hafta sonu gerçekleştirilen parti il kongresinde yaşananlardan ötürü, hem istediği dışında yazıldığı il yönetim kurulundan, hem de Nilüfer ve Büyükşehir Belediye Meclisi üyeliklerinden istifa etti. İrgil, olanları “İLK VE SON BASIN AÇIKLAMAM” başlığı altında bugün kamuoyuna duyurdu. İşte o açıklamanın tam metni:
“Değerli Basın Mensubu,
Dün ve bugün bazı yayın organlarında mevcut İl Başkanı Sayın Gürhan Akdoğan’ın istifamla ilgili “Ceyhun İrgil’e baskı yapıldı” açıklamalarını hayret ve şaşkınlıkla okudum.
Siyasete girmem yönünde talebi olan insanlar başta olmak üzere, siyasi yaşamımda benimle ilişkide olanlar, Bursa’da çeşitli platformlarda birlikte sosyal projeler ürettiğim dostlarım da çok iyi bilirler ki; ben hiçbir baskıya, dayatmaya ve zorlamaya müsaade etmeyecek bir insanım. Gerek kişiliğim, gerekse hayat görüşüm gereği söyleyeceği sözü sakınmayan, doğru bildiğini yapan biri olduğum aşikârken; bu özelliklerimden dolayı beni listelerine yazmış olan kişilerin, beni “dayatmalara boyun eğen bir insan” gibi göstermeye çalışması, beni sadece üzmüştür.
Kongrenin ardından, bazı köşe yazarlarımız, haber yapan arkadaşlarımız, listeye alınmam ve çıkarılmamam ile ilgili kongre günündeki tavırlarımı, beni kimlerin listede kalmam için ikna etmeye çalıştığını, neler yaşandığını, bu süreçteki kendi irademle ortaya koyduğum isteksizliğimi ve gönülsüzlüğümü kendi sayfalarına taşıdılar.
Hatta bazı arkadaşlarımız konunun muhatapları ile yaptıkları görüşmelerde, yaşanan telefon konuşmalarının detaylarını köşelerinde paylaştılar.
Bir itibarsızlaştırma süreci içinde, beni en iyi tanıyan, hangi kararı neden verebileceğimi çok iyi bilen kişiler, benimle konuşmadan, mutlak bir doğruymuş gibi bu kararı dayatma ile aldığımı açıkladılar. Bu vesile ile bir kez daha söylüyorum: Kongrenin hemen ardından aldığım istifa kararı ile ilgili herhangi bir dayatma ile karşılaşmadım. Bu tip bir tavır olsaydı da, tepkim bu tavrı insani değerlerime müdahale gibi algılayacağımdan, dayatmaya karşı olurdu.
Bazı beyanlarda açıkça ifade edildiği gibi üç kez aranan, istifa etmesi halinde, bu sürece dâhil olanların da nasıl bir tavrı olduğu çok açıktır. “Hayır” demek “hayır” demektir. “İstemiyorum” demek “istemiyorum” demektir. Net ve kesin olarak ifade ediyorum ki; özgür irademe müdahaleyi kabul etmem… Bu benim en doğal hakkım ve ilkem… Nitekim kavgalı bu ortamdaki “temel istifa” nedenim de budur. Baskı kurulamayacağının da kanıtı bu temel ilkemdir.
Özgür iradesi ile hareket edemeyenler için anlaşılır bir durum olmayabilir. Aynen “insani ve açık” bir istifayı halen “siyasi” manevra çabasına endekslemeye çalışanlar var. Hala farklı yorumlayanlar var…
Benim gibi makam hırsı olmayan, siyasi ikbali bulunmayan insanların, insani değerlerle bağdaşmayan ortamlarda yapılan siyasi manevralar ardından istifa etmesini, harcadıkları para ile değil, bu hayatta inandıkları, sahip çıktıkları değerler, inançlar ve motiflerle açıklayabiliriz.
Bugünlerde şahit olduğumuz bir istifa metninde olduğu gibi, CHP’deki tüm görevlerimden istifa ettim ve siyaset her şey değil. Siyaseti ranta dönüştürenlerle birlikte anılmak istemiyorum. Bu açıklamamın ardından da, bu konunun başka sebepleri ve sonuçları varmışçasına adımın kullanılarak bazı parti yetkilileri tarafından tekrar gündeme taşınmasını samimi bulmadığımı söylemek istiyorum.
Merak edenlere açık yüreklilikle belirtmek isterim ki, istifam yönünde baskı yaptığı söylenen kişilerin, istifa haberimin duyulup, yayılması ardından tek yaptıkları baskı; bu istifanın yanlış değerlendirileceği, partimizin büyük bir kayba uğrayacağı ve partimizin menfaatinin ön planda tutulması sebepleriyle istifamı geri çekmem yönündeki baskılarıdır. Bu kararımdan, ailem hariç, kimsenin haberi olmadığı gibi onların da haberi olmamıştır.
Bu duygu ve düşüncelerle, yaşanan son gelişmelerle ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Bu benim siyasal olarak şahsım adına yaptığım ilk ve son basın açıklamasıdır. Artık siyasal çekişmelere malzeme yapılmamayı rica ediyorum.
Saygılarımla,
Op. Dr. Ceyhun İrgil
Genel Cerrahi Uzmanı”
Muhtemelen, göçmen derneklerinin basın açıklaması yapacağını haber alıp öyle aradı Turhan Tayan… Dün sabah saatlerinde arayıp, 2000 yılındaki Cumhuriyet Treni projesini hatırlatarak girdi konuya… Bulgaristan, Makedonya ve Yunanistan’ı kapsayan 10 günlük tren yolculuğuydu bahsettiği…
“Sen de vardın o trende” dedi. Evet, vardım gazeteci olarak… Turhan Tayan o zaman, Türkiye-Yunanistan Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı idi.
Başka kimler yoktu ki o trende? Türkiye-Bulgaristan Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Hayati Korkmaz, Türkiye-Makedonya Dostluk Grubu Başkanı İzmir Milletvekili Kemal Vatan, Balgöç adına merhum Ali Durmaz, Rumeli Türkleri adına RUDEF Başkanı Şuayip Toprak, Batı Trayka Türkleri adına da Mustafa Dündar vardı. Yılmaz Karakoyunlu, Ali Serdengeçti vardı.
Merhum Şemsettin Şen ile birlikte aynı kompartımanda yolculuk yapmıştım o gezide…
Neyse, Tayan o geziyi hatırlattı. O günün koşullarında Balkanlar ve Rumeli’deki Evladı Fatihan’a sahip çıktıklarını söyledi. Buna da, Belene zindanlarına atılan Nuri Adalı için verdikleri mücadeleyi örnek gösterdi.
Kendisinin de Selanik kökenli, Rumeli Türkleri Dayanışma Derneği üyesi ve Lozan Mübadilleri Vakfı kurucusu olduğunu ifade edip “Benden büyük Rumelili var mı?” diye sordu.
Ben bilemem elbette Tayan’dan büyük Rumelili olup olmadığını… Seçmen takdir edecekti bunu… Nitekim tepki kıyamet gibi… Hala durmuş değil…
Buna da yanıtı var Tayan’ın:
“Tepki aslında bana değil, benim dışımda. Ama saptırıyorlar!”
* * *
Şunu ifade edebilirim ki, Turhan Tayan “ahı gitmiş vahı kalmış” bir siyasetçi değildir… Bursa’da “çalışkan, üretken siyasetçi” tanımına uyan ender politikacılardan biridir… Bulunduğu makamları kişisel çıkarı için kullanmayan bir siyasetçidir…
Kampanya döneminde görülecektir ki pek çok partili Tayan’ın temposuna ayak uydurmakta zorlanacaktır.
* * *
Gelelim göçmen derneklerinin ortak basın açıklamasına…
Ördekli Kültür Merkezi’ndeki açıklamaya Balgöç Federasyonu ve 10 şubesi ile 16 dernek katıldı. Balgöç Başkanı Emin Balkan’ın okuduğu bildiride, “Hassasiyetimizi milletvekili aday listelerine taşıyan siyasi partilere camiamızın katkısı da o nispette olacağı gibi taşımayanlara da desteğimizin keza o nispette olacağı aşikardir” denildi.
…de, bir şey anlaşıldı mı?
Anlaşılır dille ifadesi “Bizden aday gösterene oyumuzu veririz” şeklindeydi.
Çünkü MHP’nin ilk beşinde iki, AKP’nin ilk onunda iki göçmen vardı. CHP’de ise yoktu. Asıl tepki de CHP’ye idi. Verilen rakamlardan da anlaşılıyordu ki, göçmenlerin tercihi MHP’den yana olacaktı.