mustafa bozbeyEn zor soruda bile neşesini bozmayan Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, mahkemeye taşınan Biaport planlarıyla ilgili sayıların doğru olmadığını söylemişti ya… Yaşanan süreci özetleyelim:
Şehir Plancıları Odası (ŞPO) Bursa Şubesi, Nilüfer Belediye Meclisi’nce kabul edilen, Büyükşehir Belediyesi’nce de onaylanıp askıya çıkarılan bir plan değişikliğine itiraz ediyor. Ancak itiraza yanıt verilmiyor. Bunun üzerine dava açılıyor. Dava konusu, Ertuğrul Toplu Konut Alanı Uygulama İmar Planı kapsamında kalan 1028 ada, 2 nolu parsele ilişkin değişiklik…
Dikkat!
Sadece bir parsel..

ŞPO’nun daha sonra Mimarlar Odası (MMO) ve İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) ile birlikte İdare Mahkemesi’ne yaptığı başvuruda, bahçe mesafesi ve bina cephesine ilişkin imar yönetmeliği koşullarının plan notlarıyla ortadan kaldırıldığı belirtiliyor. Katlarda, ortak kullanım amaçlı bahçe yapılabileceği ve bunların da inşaat alanına dahil edilemeyeceği notu düşüldüğü kaydediliyor. Ayrıca, hem yükseklik hem de yatay açıdan yapı yoğunluğunu artıran değişikliğin, mevcut plan hükümleri ve plan yapımı esaslarına aykırı olduğu belirtiliyor.

İKİNCİ DAVA AÇILIYOR

Dava sonuçlanmadan, Nilüfer Belediye Meclisi aynı parsel için bir plan değişikliği daha yapıyor, ŞPO ve İMO yine iptal davası açıyor.
Dava konusu bu değişiklik kapsamında, meşhur 1028 ada 2 parsele ilaveten, 1030 ada 3 parsel ile Özlüce 2396 ada 9 parsel de yer alıyor.
Dava dilekçesinde, “1028 ada ve 2 parsele ilişkin plan değişikliği hakkında Bursa 2. İdare Mahkemesi’nde açılmış 2012-42 esas nolu dava devam ederken ve herhangi bir sonuca ulaşılmamışken, yine aynı alanda plan değişikliği yapılarak onaylanmasında hukuka aykırılık vardır” deniliyor.
İkinci değişiklikte çok çarpıcı bir tutarsızlık tespit ediliyor: “A-6 kat yapılaşma koşuluna sahip bir parselde aynı zamanda yüksekliğin serbest bırakılması mümkün olamaz!”
Bu davaya bakan Bursa 1. İdare Mahkemesi, davacıların, ilk davada yargı sürecinin devam ettiği, Büyükşehir Belediyesi’nin plan değişikliği yapma yetkisi olmadığı, değişikliğin belirsizlik içerdiği ve imar mevzuatına aykırı olduğu yönündeki şikayetlerini dikkate alarak, işlemi iptal ediyor.

…VE ÜÇÜNCÜ DAVA…

Bu arada Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi 21 Mart 2013 tarihinde, 1. İdare Mahkemesi’nde açılan ilk davada verilen yürütmeyi durdurma kararı doğrultusunda yeniden plan değişikliği yapıyor. Meşhur 1028 ada 2 parselin, ihdası ortadan kaldıracak şekilde imar hattının düzenlenmesini, diğer iki parselin park ve ağaçlandırılacak alanlarını da yeniden düzenliyor, emsal de 1.30’a düşürülüyor.
Üstelik bu değişiklik, planın muhatabı Nilüfer Belediyesi olmasına karşın Bursa Büyükşehir Belediyesi’nce yapılıyor. ŞPO ve MMO, bu değişikliğe de dava açıyor.
Gelinen nokta şu;
Bursa 1. İdare Mahkemesi’nin 2012/404 Esas, 2013/240 Karar sayılı kararını defalarca okumama rağmen işin içinden çıkamadım. Ama sonuç bölümü herkesin anlayabileceği şekilde:
“Dava konusu plan değişikliğinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle dava konusu işlemin iptaline…”
İşte böyle… Sonradan bir dava daha açıldı. ŞPO’ya dedi ki mahkeme; “Dava usule uygun değil, her parsel için ayrı ayrı açmanız gerekir.”
Açıldı davalar ve devam ediyor. Takipteyiz…

 

////

TDK “dershane” dese de bence “dersane!”

Elinde büyüdüm… Daha 17 yaşımda, Bursa Hakimiyet’in Gemlik muhabirliğini yaparken, gazetenin haber müdürü idi… Uzun yıllarımız geçti birlikte… Şimdi yine aynı gazetedeyiz Erol Nural ağabeyimle…
Önceki gün aniden başladı fırçalamaya… Gazeteyi sermiş masaya, “Dershane yazmayı öğrendiğin gün okuyacağım senin yazılarını” deyince şaşırdım. Tartıştık epey, sonuca ulaşamadık. O “dershane”de kaldı, ben “dersane”de…
İkimizin de Türkçe hassasiyeti dorukta… Fakat Erol ağabeyim Türk Dil Kurumu’nu, ben Dil Derneği’nin sözlüğünü ve yazım klavuzunu esas alırım. Dil Derneği klavuzunda der ki “dersane”… Zaten, internet hayatımıza girmeden önce de Ömer Asım Aksoy’un eseriydi klavuzum…
Aynı türden kelimeleri örnek alarak derine inelim biraz… Hastane, postane, pastane iken, neden dersane değil?
Deniyor ki; “Bunlar sesli harfle bitiyor, o sessiz harfle! Onun için!”
Pekala, “mevlevihane”ye bir açıklama rica edeyim o zaman!
Yazıyı bir kenare bırakalım “dersane”nin fonetiğe aykırılığı da söz konusu değil…

BÖLÜCÜLERE MEYDAN YOK!

AKP iktidarının ne kadar bölücü olduğunu anlayın diye yazdım bunları! Baksanıza, cemaatle aralarındaki iktidar mücadelesinde dersaneler üzerinden başlayan kavga, 30 yıllık müdürümle aramı açıyordu neredeyse!
Memleket, karpuz gibi ikiye bölündü. Bir tarafta “dershane”leri savunanlar, “dersane”yi tukaka görenler!
Neyse…
Gazetede köşe komşuluğunun yanı sıra, aynı zamanda apartman komşum olan Erol Ağbeyimle aramı kimse bozamaz! Abim, öğretmenin o benim. Ama ben gene de dersane demeye devam edeceğim. Erol ağabeyin bundan ötürü bana darılmayacağından eminim. “Bölücü”lerin ekmeğine yağ sürmeyiz!

 

—BEYİN CİMNASTİĞİ—

Tatlıyı severiz de kestaneden
Geçmek gerek dersaneden
Gariban karada yolunu şaşırır
Gemicikler çıkar tersaneden

çarpık yapılaşmaBursa, Doğanbey Projesi ile kentsel dönüşümde en ağır bedeli ödedi ve ödeyecek. Kentin böğrüne saplanmış hançere benzeyen blokların yarattığı çirkin görüntü bir yana, mülk sahiplerinin yaşadığı sorunlar bir kitapta toplansa, bundan sonra yapılacak projeler için yol haritası olur. Muhtemelen, İnşaat Mühendisleri Odası ile Şehir Plancılar Odası Bursa şube başkanlarının Yıldırım ilçesinde planlanan kentsel dönüşümle ilgili yaptığı ortak uyarı da buna benzer bir bakış açısının ürünü..

İMO Bursa Şube Başkanı Necati Şahin ile ŞPO Bursa Şubesi Başkanı Füsun Uyanık’ın, kent planlaması ve gelişimine ilişkin ciddi bir uyarısı daha vardı geçenlerde. Şahin’in, Yıldırım Belediye Başkanı Özgen Keskin’e yönelik “Halkla değil, sadece müteahhitlerle görüşüyor ve elini taşın altına koymuyor” şeklindeki eleştirisine dayanak oluşturan gizli eylem aslında Doğanbey tecrübesi..

Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’nin, Osmangazi Belediye Başkanı iken Doğanbey Projesi’ne öncülük edip işin sahibi gibi görünmesinin kendisinde yarattığı sıkıntı tüm Bursa tarafından çok iyi biliniyor. Dolayısıyla Özgen Keskin’in elini taşın altına sokmaması normal..

“Eve karşı ev” sözü

İMO Başkanı Şahin, Yıldırım Kentsel Dönüşüm Projesi’nde “eve karşı ev verilecek” sözünü de hatırlatıyor. Diyor ki;

“Eve karşı ev sözünün tutulmayacağı apaçık ortadadır. Billboardlarda sergilenen Yıldırım Bölgesi Kentsel Dönüşüm Proje görsellerinin, daha önce Doğanbey örneğinde olduğu gibi uygulamada aynı şekilde yapılmayacağını düşünüyoruz. Kentsel dönüşüm sonrasında, olan yine vatandaşa olacak.”

Yıldırım İlçesi’nin 7 mahallesinde yapılan kentsel dönüşüm çalışmalarında, bölgede şu an hiç bina yokmuş gibi davranıldığını söylüyor Necati Şahin..

Yıldırım Kentsel Dönüşüm Planları’nı kimin, hangi kurumun, kaç paraya yaptığını hatırlamakta fayda var.

Jeoloji, jeofizik ve şehir planlama bölümleri olmayan Özel Okan Üniversitesi! İhale bedeli de 4.1 milyon lira! Üstelik ihalenin şartnamesini hazırlayan Okan Üniversitesi; Bu bilgileri bir yıl kadar önce veren de yine İMO Başkanı Necati Şahin’dir.

Şunu sormak gerek;

Yıldırım Belediyesi, 7 mahallenin dönüşüm planlarını yapacak, işten anlayan başka bir üniversite ya da ilgili tüm mühendisleri bünyesinde bulunduran bir şirket neden bulamadı?

Bulunamaz, aranmadı çünkü! Zira Okan Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Enver Ülger Yıldırım Belediyesi’ne danışmanlık yapıyor, Belediye Başkanı Özgen Keskin de Okan Üniversitesi’nden diploma almak için “çaba harcıyordu!”

Yıldırım’da Arabayatağı, Mevlana, Ulus, Yavuzselim, Çınarönü, Hacivat ve Şirinevler mahallelerinde halkın şapa oturacağı besbelli.. Elbette bundan önce Özgen Keskin’in üzerinde oturduğu koltuğun, yakın tarihteki altından çekilme ihtimalini de yabana atmayalım..

“Kanser hastasına makyaj yapmayı bırakıp iyileştirmeye bakın!”
Dün seslendik ya Bursa Büyükşehir Belediyesi yöneticilerine, “komik olmayın efendim” diye…
Seslenirken de İnşaat Mühendisleri ve Şehir Plancıları odalarının başkanları Necati Şahin ile Füsun Uyanık’ın birkaç ay önce yaptıkları uyarıyı hatırlatmıştık.
İMO Başkanı Şahin ile dün konunun kritiğini yaparken sarf etti girişteki cümleyi…
Haklı olarak sitem ediyor Şahin…
Çocuklara bile depremin değil, çürük binaların öldüreceğini belletmişken, belediye yöneticilerinin binaları bırakıp zeminle uğraşmasına şaşırıyor.
Belediye yöneticilerinin de, yer bilimiyle ilgili meslek mensupları tarafından yanıltıldığını düşünüyor Necati Şahin…

* * *

Şöyle ya da böyle Bursa’nın deprem kuşağında yer aldığını biliyoruz. Ancak ne zaman, ne büyüklükte deprem olacağını bilme şansımız yok.
Öyleyse yapılması gereken şu değil mi?
Deprem haritası çıkarmak için harcanacak 1.5 milyon lirayla Bursa kent merkezindeki yapı envanterini çıkartsa belediye… Hoş, böyle bir çalışma için belki bu para da yetmez ama…
En azından, hangi bina çürük, hangisi sağlam kabataslak ortaya çıkarılabilir.
Çürük olanların sahiplerine de dense “Bakın sevgili hemşerilerimiz! Oturduğunuz ev depreme dayanıklı değil. Tez vakitte bu binayı güçlendirin!” diye…
Diyecek ki pek çoğu, “Ekonomik gücümüz yok!”
O zaman da belediye başkanı çağıracak bankaların yöneticilerini;
“Biz vatandaşa, evini depreme dayanıklı hale getirmesi için baskı yapıyoruz ancak ekonomik güçleri yok. En uygun koşullarda kredi verin bakalım.”
Hangi banka vermez ki?
Konut kredisi olanaklarıyla “yapı güçlendirme kredisi” pekala sağlanabilir.
Ne yazık ki bunun yapılması gerekirken zeminle uğraşılarak kamu kaynakları çarçur ediliyor.

* * *

Diyelim ki yapıldı bu çalışma…
Ve Bursa’da cadde cadde, sokak sokak, daha da ileri gidelim ada- parsel bazında depremsellik tespiti yapıldı diyelim…
Çürük binaları güvenli kılmadıktan sonra zeminin depremselliğini bilseniz ne olacak, bilmeseniz ne olacak?
Büyükşehir Belediyesi Başkanı Recep Altepe ve danışmanları, teknokratları tekrar şapkayı önlerine koyup düşünmeliler bu konuyu…
Hem de hemen… Zira yarın çok geç olabilir!
Siz zeminin depremselliğini saptamaya çalışırken, Allah korusun deprem vuruverirse Bursa’yı, ondan sonra vay halimize…

Komik olmayın efendim…
Bu kaçıncı deprem haritası?
Bu kaçıncı protokol, bu kaçıncı çalışma?
Bursa’nın birinci derece deprem bölgesinde olduğunu ilkokul çocukları bile biliyor artık… Hatta fay hattının nereden geçtiğini de…
Bursa’da hangi bölgenin zemininin depreme dayanıklı, neresinin bataklık olduğunu biliyoruz da, ne yapıyoruz sanki?

* * *

Bursa Büyükşehir Belediyesi ile TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi arasında imzalanan protokol ile kent merkezinde zemin sınıflanması ve sismik tehlike değerlendirmesi yapılarak, şehrin deprem risk haritası ortaya çıkarılacakmış…
Komik olmayın efendim…
Daha birkaç ay önce İnşaat Mühendisleri ve Şehir Plancıları odaları, Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan bir planlama çalışmasıyla ilgili çok ciddi uyarıda bulundu.
Füsun Uyanık ve Necati Şahin demişti ki;
15 Temmuz 2010 tarihinde Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi’nde kabul edilen plan değişikliğiyle Yıldırım’ın Vakıf, Millet ve Samanlı mahallelerinde yaklaşık 300 hektar konut alanına dönüştürüldü. Yaklaşık yüzde 40’ı yapılaşmış bölgedeki kaçak binaların yasallaştırılmış olması bir yana geri kalan bölüm tarım arazisidir.
Üstüne üstlük imara açılan bu alan hem “taşkın alanı”nda kalıyor, hem de zemin depremsellik açısından büyük tehdit içeriyor. Zira zeminin sıvılaşma potansiyeli yüksek… Üstelik bu iki tehdit, belediyenin yaptığı planlarda da açıkça görülmekte…
Önceden beri karşı çıkılan çevre yolu Samanlı bağlantısının da, bu handikapları taşıyan plana işlenmiş olması da cabası…
Nazım imar planlarının “A Grubu” belgeye sahip şehir plancıları tarafından hazırlanması gerekirken, belediye meclisinde kabul edilen plan belediye görevlileri tarafından yapılmış olması da ayrıca “yangından mal kaçırma” telaşının yansıması olarak aktarılmıştı.

* * *

Şimdi gelin bu belediye yönetimine güvenin!
Siz 5 ay önce, taşkın sahasında kalan, sıvılaşma potansiyeli yüksek tarım alanı ve kaçak yapılaşmış bölgeyi konuta açın, ondan sonra da Bursa’nın deprem haritasını çıkarmak için TÜBİTAK ile protokol imzalayın!
Komik olmayın efendim…
Üstelik 1 milyon dolara yakın bir para harcayacakmışsınız bu çalışma için…
Tamam, harcayın da…
Kör gözüm parmağına misali, sıvılaşma potansiyeli yüksek, tarım alanında kaçak yapılaşmış 300 hektarı konuta açtıktan sonra böylesi çabaların inandırıcılığı kalmıyor.
Öncekilerde olduğu gibi yaptırırsınız bir deprem haritası, asarsınız belediyenin boş duvarlarından birine, geçip karşısına övünürsünüz “Ne güzel çalışma yaptık” diye…

1 / 212