maden işçileriDizi kahramanı Vasfiye Teyze gibi olduk doğrusu. İyi tablolar var da biz mi göremiyoruz? Yoksa Vasfiye Teyze’nin yaptığı gibi her şeye kötümser mi bakıyoruz? Ne çekti bu memleket kaynak ısrafından ne çekti be!
Aslında bize böyle dedirten gerekçenin altyapısını Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Avrupa Birliği Koordinasyon Dairesi Başkanlığı’nın 10.4 milyon avro bütçeli “Kayıtlı İstihdamın Teşviki Hibe Programı” oluşturdu. Üstyapısını da, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim Burkay’ın, hibe kredilerin parçalanarak pek çok sektöre dağıtılmasına yönelik eleştirisi..
Burkay’ın Kore’den verdiği örneği aktararak açalım konuyu;
Kore’de devlet öncelikli alan olarak iletişimi seçmiş ve dünyada bir numara olmayı hedeflemiş. Kaç şirket var bu alanda? Dört. Ne kadar kaynak verecek? 10 milyar dolar. Dört şirkete vermiş ikişerbuçuk milyar dolar. Demiş ki öyle şeyler üreteceksiniz ki dünyada bir numara olacağız. Bugün dünyada kullanılan pek çok elektronik aletin ordan çıkmasının sebebi bu. Bizde hep bölük pörçük. Ona 100 bin, buna 500 bin, öbürüne 1 milyon lira. Herkes alıyor bir şeyler yapıyor ama ortada ürün yok. Kaynaklar kısıtlı. Öncelikler belirlenmeli. Üç alana vereceksin desteği, 53 alana değil. Hani ne iş olsa yaparım mantığıyla değil. Ulufe dağıtır gibi değil. Bebka’da yüzlerce proje var. Her projenin teknik ekibi var. O ekipler neredeyse projenin yüzde 30-35 bütçesini alıyor. Kaynağın neredeyse büyük kısmı ekibe gidiyor.

Ağız sulandıran rakam

Gelelim, “Kayıtlı İstihdamın Teşviki Hibe Programı”na.. Program kapsamında, kayıt dışı işçilerin, tehlikeli işlerde çalışan ve işsiz kalma riski bulunanların, evde çalışan kadınların, serbest meslek sahiplerinin ve benzeri hedef grupların istihdamda kayıtlı olmalarını sağlayacak çalışmalar yürütülmesi hedefleniyormuş.
Hibe programının bütçesi 10.4 milyon avro ki, ağız sulandıran bir rakam. Kim bilir ne kadar çok talipli çıkacak?
Kayıtlı istihdamın önündeki en büyük engel elbette kıdem tazminatı.. Geçenlerde bir tekstilciyle sohbet ederken, piyasanın darlığından girdi. Çalıştırdığı 140 işçinin 500 bin lirayı bulan birikmiş kıdem tazminatında takıldı kaldı. Dedi ki;
“İşler yolunda değil. Ben nasıl kalkarım bu yükün altından?”
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in de dediği gibi bazı güçlü firmalar ve kamu dışında kıdem tazminatı büyük sorun. Fon tartışmalarında uzlaşı sağlanabilmiş değil. Seçilecek proje de “arayı bulan” bir proje olacak büyük olasılıkla..
Ayrıca, asgari ücret üzerindeki işveren yükü.. SSK primi işveren payı yüzde 19.5.. İşsizlik sigortası payı yüzde 2.. Bin 21 lira 50 kuruşluk brüt asgari ücretin 219 lira 622 kuruşu işverenden.
Yüksek vergileri, enerji ve hammaddede dışa bağımlılığı, dünya ekonomilerindeki darlığı da koy üstüne.. Yandı gülüm keten helva!
Çözüm mü?
10.4 milyon avrodan payımıza düşeni söylesinler hele, açıklayalım!
Şaka elbette..
Sıfır fireli kayıtlı istihdam ise istenen, işveren yükünü hafifletmek ve sıkı denetimden başka yol yok…

Yeni yıla, şöyle insanın içini açacak, geleceğe ilişkin umutları tazeleyecek haberlerle girmeyi çok isteriz.
Böylesi beklentiler görecelidir elbette… Kimine göre 2010 muhteşem geçmiştir. Tüm beklentiler, hatta sürprizler bile gerçekleşmiştir.
Kimine göreyse berbat bir yıldır geride kalan…
O nedenle, tüm kişisel beklentileri, esenliği, zenginliği Noel Baba’nın heybesinde arar insanlar…
Noel Baba da dağıtımda adil değildir aslında…
Tıpkı, bizim hükümetin yaptığı gibi…
Yılın son gününde Makine Mühendisleri Odası Bursa Şubesi yönetimi, oda genel merkezi tarafından hazırlanan 2011-13 yıllarını kapsayan “Orta Vadeli Program ve 60. Hükümet Programının Ekonomi, Sanayi, KOBİ, Ar-Ge, Enerji, Altyapı, Ulaşım, İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümlerinin Değerlendirilmesi Raporu”nu paylaştı kamuoyu ile…
MMO Başkanı İbrahim Mart’a göre, 2011 bütçesindeki “Kalkınmayı desteklemek; Dış şoklara karşı ekonominin dayanıklılığını artırmak; Kamu harcamalarında kaliteyi artırmak; Halkın hayat standardını yükseltmek; Eğitim, sağlık ve sosyal nitelikli, büyüme ve istihdamı destekleyen harcamalar ile bölgesel gelişmişlik farklarını azaltmak” gibi amaçlar, herkesin ortak hedefi… Ancak 2011 bütçesi gerçekte bu özelliklerden yoksun… Bütçenin yapısını büyüme-istihdam ilişki kopukluğu, yüksek oranlı bütçe açığı, cari işlemler açığı ve yine yüksek oranlı borç ve faiz giderleri belirliyor.
Parametreler, bütçenin, toplumun çoğunluğunun ihtiyaçlarına göre hazırlanmadığını gösteriyor.
“Büyümeye istikrar kazandırma” söylemi de, iktidarın uzunca bir süredir başvurduğu aldatmacadan başka bir şey değil…
2002-2010 döneminde büyüme ve verimlilik artışına karşın, istihdam yalnızca yüzde 0,2 oranında arttı. Gerçekte yüzde 20 dolaylarında olan işsizliğin resmi telaffuzu olan yüzde 12 oranının, orta vadeli program döneminde de değişmesi söz konusu edilmiyor.

* * *

MMO raporunda, 3 yıllık orta vadeli programda eğitim ve sağlığa ayrılan payların azlığına, hatta azalmasına da dikkat çekilirken, çalışanların ücretlerinden alınan vergilerde yüzde 15’e yakın artış hesaplanmasına da vurgu yapılıyor.
Yani mantık şu:
“Ver vatandaş ver!”
Yine 2011 bütçesinde kamu çalışanlarına “yüzde 4+4+80 lira denge tazminatı” şeklinde öngörülen ücret artışının, yanlış ekonomi politikaları ve bütçe yükünün çalışanların sırtına nasıl yüklendiği iddiasında Makine Mühendisleri Odası…

* * *

Yeni yılın ilk gününde daha fazla iç karartmayalım ama ne yazık ki tablo böyle…
Ücretler yerinde sayarken, vergi üstüne vergi, yeni yılın pek de iç açıcı geçeceğini göstermiyor ekonomik açıdan…
Demokrasi özlemi, daha çok özgürlük gibi gereksinimler için söylenebilecek de çok şey var ama…
Bu başlıklar, hükümet gündeminin en sonunda yer alan “dilek ve temenniler” bölümünde… O maddeye de daha çok zaman var!
İyi yıllar…

Bir uzmanın can alıcı sorusu şu:
“Ekonomik büyümede rekor üstüne rekor kıran Türkiye neden istihdam yaratamıyor?”
Ekonominin en önemli sorunlarından biri malum işsizlik… Bu ülkede her 5 gençten biri işsiz…
Bizim sitenin kapıcılarından biri işi bırakacak, daha ayrılmadan yerine pek çok talep geldi.
“İş olsun da, kapıcılık olsun” diyenler arasında üniversite mezunu bile var.

* * *

Girişte bahsettiğimiz soruyu yönelten, MESS Endüstri Yönetimi ve Araştırma Uzman Yardımcısı Afşin Cıbıroğlu…
MESS’in İşveren Gazetesi’ndeki makalesinde istihdam sorununu irdeleyen Cıbıroğlu, 2010 yılı ile ivme kazanan toparlanma sürecinde kriz öncesi seviyeler yakalanmış olsun olmasın “istihdamsız büyüme” tartışmalarını getirdiğini yazıyor.
Cıbıroğlu’na göre 2009 Şubat ayında yüzde 16 ile rekor kıran işsizlik oranı, bu yılın ikinci yarısında düşme eğilimi gösterse de mevcut istihdam artışı kimse tarafından tatmin edici bulunmuyor. Şöyle diyor:
“Kaldı ki son dönemde gerçekleşen bu işsizlik oranındaki düşüşte, mevsimsel etkilerin yoğun olarak hissedildiği yaz döneminin etkisi ortadan kalktığında işsizliğin tekrar tırmanışa geçmesi beklenmektedir.
Dışa açılan ve hızla gerçekleşen bir ekonomik dönüşüm süreci içinde, tarım sektörünün milli gelir içindeki payı küçülürken, sanayileşmesi artan ülkemizde bir istihdam bocalamasının yaşandığı görülmektedir. İstihdamda yaşanan sıkıntının ilk ayağında bu yapısal dönüşüm süreci yer almaktadır. Yüksek nüfus artış hızının her yıl işgücüne kattığı milyonluk artışa, tarım sektöründen koparak tarım dışı sektörlere yönelen işgücü de eklenince ortaya çıkan işgücü arzı fazlası, eritilemeyen bir işsizlik sorunu yaratmakta…
Bu dönüşüm sürecinde anahtar rolü oynayacak ve işgücü talebini yaratacak olan sanayi sektörü ise Türkiye’nin kronikleşen işgücü maliyeti yüksekliği ve işgücü piyasalarındaki katı düzenleme engellerine takılmaktadır. (…) İstihdam üzerindeki vergi ve sosyal güvenlik payları nedeniyle artan işgücü maliyetleri gibi yapısal sorunlar işsizliği körüklemeye devam etmektedir.”

* * *

Bu bir yana ülke ekonomisinin başka bir sorunu da verimlilik…
Bu konuda da yine MESS İşveren Gazetesi’nin, Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü, Dünya Rekabet Yıllığı 2010’a dayanarak hazırladığı haber gösteriyor ki Türkiye verimlilik sıralamasında 58 ülke arasında 37’inci…
İstihdam edilen kişi başına elde edilen GSYIH (Gayri Safi Yurt İçi Hasıla)’ya göre Norveç’in 152 bin 662 dolarla birinci olduğu sıralamada, Türkiye’nin kişi başına GSYIH verisi 28 bin 981 dolar…
Haberde şöyle deniyor:
“Ülkelerin verimlilik seviyeleri, aynı zamanda refah seviyelerini de ortaya koyuyor. Verimliliği yüksek olan ülkeler kaynaklarına oranla çok daha yüksek gelirler elde edebiliyorlar.”

* * *

Eylül ayında iç ve dış borç toplamı 460,7 milyar lira olan Türkiye’nin ekonomik gerçekleri böyleyken, türbanla nasıl da gizleniyor değil mi?

Etiketler: