Türkiye’de enteresan gelişmeler yaşanıyor. “Gelişme” dediğimize bakmayın, Atatürk devrimlerine inanan, sahip çıkan, duyarlı her Türk vatandaşının içini acıtan olaylar… Türkiye Cumhuriyeti’nin 90. yılında, kurucusu Atatürk’e yönelik düşmanlık doruğa çıktı. Amerika’nın Türkiye’ye “Ilımlı İslam” rolü verdiği Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında Atatürk unutturulmaya çalışılıyor. Türkiye’nin ekseni kayıyor. Siyasi kadrolaşma sonucu, dayatma ve korku, kişilerin de, kurumların da kimliğini değiştiriyor.
Çoğunluk bu duruma sessiz kalırken, yaşananlar karşısında tepkisini çekinmeden ortaya koyanlar da çıkıyor.
Şimdi sizlere, uzunca bir istifa mektubu aktaracağım. Mektubun sahibi Devlet Sanatçısı Kutlu Payaslı… Başkanlığını yürüttüğü Klasik Türk Müziğini Koruma ve Yaşatma Derneği başkanlığı ve üyeliğinden istifa etti Kutlu Hoca…
SÖZDE ATATÜRK’Ü ANMA!
Nedeni de, Kültür Bakanlığı Bursa Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun, 11 Kasım 2013 günü Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu’nda verdiği Atatürk’ü Anma Konseri…
İşte, Kutlu Payaslı’nın istifa mektubu:
Bursa Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun, Aziz Atamızı 75. ölüm yıldönümü dolayısıyla (sözde anma!) amacı ve repertuarıyla düzenlediği periyodik konserine gitmeyenler bir şey kaybetmedi.
Repertuar bilinçli ya da önem verilmemesi sebebiyle ilgi görmedi. Seyirciler, ayıp olmasın diye alkışladı. Zaten öyle bir repertuar ne alkış alır, ne de solistlere şevkle yorum yapma heyecanı verir.
Böyle bir programda, Aziz Atamıza ithaf edilmiş nice örnek ve kaliteli şarkılar varken icra edilmedi. Ancak amatör bir koronun düzenleyebileceği özensiz bir repertuar, Türk müziğimizi çok iyi bilen ve seven Bursa dinleyicisine adeta kerhen sunuldu.
KONSER DUYURUSU YAPILMADI!
Anadolu’nun küçük şehirlerinde bile bu tür konserlerde mahalli imkanların elverdiği derecede ses düzeni kurulurken, koskoca Bursa Devlet korosu kalitesiz tek mikrofonla, programı azap çektirerek sanatsever Bursa halkına zorla dinletti.
Bu programın bir hatalı yanı da spiker kullanılmayışı… Hangi fikre hizmetle spiker görevlendirilmedi? Konserlerde akıllıca konuşan spiker hem eğitici olur, hem de dinlendirir.
Konser sonrası gördüğüm dostlarım hiçbir yerde konser ilanı görmediklerini söylediler. Amaç, Atatürk için düzenlenen bir programın ilgi görmemesi için miydi acaba?
1930’lu yıllardan beri toplumda yanlış, belki de kasıtlı olarak çıkarılan gerçek dışı bir dedikoduyu her vesile ile duyuyor ya da basında okuyoruz: “Atatürk Türk müziğini kaldırdı!”
30-40 KİŞİ DE ARTIK GELMEYEBİLİR
“Türk müziği Atatürk ilkelerine aykırı” gibi abes ve gerçek dışı haberlerin aslını aziz halkımıza duyuracak en yetkili kurum Devlet Korosu iken, koro öyle baştan savma bir program icra etti ki, bu icraatla o akşam 380 kişilik salona gelen 30-40 kişi bile artık gelmeyebilir!
Dostlarımızın bizlere olan sevgisini istismar ederek, dernek adına topladığımız üç beş kuruş ile koronun bazı ihtiyaçlarını karşılama, koroyu onore etme çabasında iken, özellikle repertuar konusunda daha dikkatli olmaları için ricada bulunduk. Ama nafile! Kendilerine sorduğumuzda repertuarı genel müdürlük talimatı gereği yaptıklarını söylüyorlar… Böyle ise, bu tutum önce yoz müziğin ekmeğine yağ sürer… Dinleyici kendi sevgisini, kendi kahramanlığını, kendi yalnızlığını, ıstırabını ve bunun gibi içinde bulunup da ifade edemediği duygularını dile getiren şiiri, şarkıyı konserde bulamazsa bir daha gelmez, konser boş koltuklara verilir… Uzun zamandan beri olduğu gibi…
BU NE BİÇİM GIDA?
Koro mensuplarının hiç biri geleceğinden emin değil, huzursuzluk yıllardır devam edip gidiyor… Diğer koro ve kuruluşların da bundan farkı yok… Sanattan böyle ekmek parası kazanılmaz. Hiç bir sanat halka zorla kabul ettirilemez… Aziz Atatürk’ün hepimizin dilinde pelesenk olmuş bir sözü vardır. Sanat ruhun gıdasıdır. Bu ne biçim gıda? O gıdaya da GDO girdi demek ki?
Anlatmaya çalıştığım olayları dile getirirken yıllardır ekmeğini yediğim Türk müziğimizin kurumlarını tenkit etmekten, bu kuruluşlara 60 yılını vermiş biri olarak ıstırap duyuyorum… İlaç acıdır ama tedavi eder… Ben de bu acı ilaçları üzülerek paylaşmak istiyor ve bu anlayışta çalışan bir topluluğa hizmet etmeyi hatalı bulduğumdan, yıllardır hizmet vermeye çalıştığım Klasik Türk Müziğini Koruma ve Yaşatma Derneği başkanlık ve üyeliğinden istifa ettiğimi üzülerek arz ediyorum.
* * *
Kutlu Payaslı Hoca’nın istifa gerekçelerinin üzerine söz söylemek haddimiz değil…
—BEYİN CİMNASTİĞİ—
Yapabilirsen empati
Nefret ettiğine duyarsın sempati
Kurtulmak için toplumsal kanserden
Gerekirse kullanalım kemoterapi
Bursa, amatör müzik koroları bakımından oldukça zengin bir şehir.. Ekmeğini müzikten kazanan profesyoneller hariç, müzikle uğraşmanın, hele bir enstrüman çalmanın ne kadar keyifli olduğunu bilir herkes.. En sıkıntılı anlarda, bir enstrümanın tellerine, tuşlarına dokunup, notaların büyülü sesini çıkarmanın verdiği haz anlatılamaz. Uğraşmayanlarda da sürekli özenç vardır hep..
Bursa’da amatör müzik koroları açısından zenginliğin nedeni de bana kalırsa Bursa Büyükşehir Belediyesi Orkestra Şube Müdürlüğü bünyesindeki Türk Sanat ve Türk Halk Müziği bölümleridir. Pek çok sanatçının ilkokuludur, eski adıyla Belediye Konservatuvarı.. Verdiği eğitimin akademik değeri olmamasına karşın Türk müziğini en ince ayrıntısına kadar öğretiler orada..
Erdinç Çelikkol döneminde, eğitim kalitesi açısından zirve yapan konservatuvardan mezun olup bugün Türkiye çapında tanınan isimler var. Güzin Değişmez, Ertan Bilgin, Ertuğrul Erkişi, Aslıhan Erkişi, Ömür Gençel ilk akla gelenler.. Halen konservatuvarda öğretmenlik, şeflik yapanların hemen hepsi Erdinç Çelikkol’un rahle-i tedrisinden geçmiştir. Amatör koroları çalıştıran şeflerin pek çoğu da yine konservatuvardandır..
Şahsen ben de, Devlet Sanatçısı Kutlu Payaslı Hocam şefliğinde Zeki Müren Kültür Sanat Derneği Korosu’nda orkestra-koro şefliğinin ne kadar önemli ve uzmanlık gerektiren bir iş olduğunu anladım.
Şef demişken..
Şefsiz bir orkestra, bir koro mümkün değil. Nota ve nasıl okunacağına ilişkin kuralları yazılı olmasına karşın, eseri dinlenebilir hale getirmek şefin işidir. Şef, elindeki bageti aykırı ses çıkaranların gözüne sokmaz hiçbir zaman.. Daha iyi ses almak için motive eder.
Demokrasiler de böyle değil midir? Çok farklı seslerin birbirini bastırmaksızın uyumlu bir şekilde melodiye dönüştürülmesi değil midir?
Evet nota, evrenseldir. Dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin her sesin yeri aynıdır. Tek farklılık, anahtardır. Sol anahtarı, fa ve do anahtarı gibi.. Seslendireceğiniz eser de, hangi anahtarla çalınacağı da bellidir. Sol anahtarı yerine fa anahtarı kullanırsanız ton değişir. Müziğin kararkteri değişir.
Kutlu Hocam’a döneyim tekrar.. Kendisiyle çalışırken, yanlış seslere kızmaz mı hiç? Yaşına başına bakmaksızın koro elemanlarını azarlamaz mı?
Azarlama değil belki ama sert uyarı diyelim.. Doğru sesi veremediğimiz için gerektiğinde azarladı. Biz de hiç bozulmadık. Doğrusu oydu çünkü. Bize asla yanlışı öğretmiyordu. Buna karşın sert uyarılardan sonra gönül almayı da bildi şimdiye kadar ki çalışmalarımızda.. O nedenle koroda olup da kendisine saygı duymayan yoktur.
Sözün özü;
Yönettiğin orkestradan huzurun şarkısını dinlemek istiyorsan, notayı kuralına göre çaldırıp, okutacaksın. “Doğrusu budur” diyenlere direnmeyip, bageti uyaranın gözüne sokmayacaksın!
Günümüzün stresli yaşamından biraz olsun uzaklaşmanın ve kafayı rahatlatmanın en iyi yolu bir hobiye sahip olmak.. Kimi resim yapar, kim fotoğraf çeker, kimi ahşap oyar ve boyar, kimi nakış işler.. Kimi de benim gibi müzikle ilgilenir. Bilenler bilir, Türk Sanat Müziği’ne olan ilgimi, Bursa Büyükşehir Belediyesi Konservatuvarı’nı bitirerek perçinledim. Şimdi de Zeki Müren Kültür ve Sanat Derneği bünyesinde oluşturulan, Türk Sanat Müziği’nin ustalarından, bestekar, Devlet Sanatçısı Kutlu Payaslı’nın çalıştırdığı koroya devam ediyorum.
Kutlu Payaslı gibi büyük bir ustanın yönettiği koronun elemanlarından biri olduğumu gururla ifade ediyorum. Sonradan dahil olduğum koronun konseri 30 Nisan’da Merinos Atatürk Kongre Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Kendi adıma heyecanlıyım.
Koro, değişik meslek ve yaşlardan yaklaşık 30 kişiden oluşuyor. Herkes heyecanla katılıyor çalışmalara.. Kutlu Payaslı’nın yardımcılığını Devlet Klasik Türk Müziği Korosu sanatçılarından Filiz Furuncuoğlu Başıbüyük yürütüyor. Başıbüyük ayrıca Ermaksan fabrikasında kurulan koroyu çalıştırıyor. Konserleri de önümüzdeki pazar günü Tayyare Kültür Merkezi’nde.. Konserin konuk sanatçısı da Gökhan Sezen.. Bursa’da sanıyorum ilk kez bir fabrikanın çalışanlarından oluşan TSM korosunun konserini izleyeceğiz pazar günü.. Bu açıdan önemli..
Fagot yarışması
Sadece Türk Sanat Müziği değil batı müziği de ilgi alanımızda elbette.. Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası’nın konserlerini kaçırmamaya özen gösteriyoruz. Orkestra, Bursa için büyük bir nimet.. Kurulmasını sağlayanlara, sanatseverler adına bir kez daha teşekkürler..
Bu arad Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuvarı da, Yıldırım İlçesi 152 Evler Mahallesi’nden Görükle’ye taşındı bu eğitim öğretim yılında.. Konservatuvarın başında İsmail Göğüş var.
Göğüş Hoca da bugünlerde çok heyecanlı. İlk kez “fagot yarışması” düzenlemişler. Duyurmamızı istedi. “Hay hay” dedik. İşte ayrıntıları…
Orhan Nuri Göktürk adına düzenlenen yarışma 19-23 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Göktürk kimdir peki?
Türkiye’de şu anda orkestralarda fagot çalan, konservatuvarlarda fagot öğretmenliği yapan hemen herkesin hocası!
Uzun yıllar Cumurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda birinci fagotçu, konservatuvarda öğretim üyesi olarak görev yapmış. Konservatuvar YÖK’e bağlanınca doçent olmuş, 1986’da profesörlük unvanını elde etmiş ancak atanamadan hayatını kaybetmiş.
Yarışmaya dönelim;
20 ve 30 yaş altı olmak üzere iki kategorideki yarışma eleme yöntemiyle yapılacak, final 23 Mart tarihinde gerçekleştirilecek. Bu yıl birincisi yapılacak yarışmanın geleneksel hale getirilmesi amaçlanıyor.