Belediye Başkanı Mustafa Dündar’ın söylediği gibi “Osmangazi” denince akla Osman Gazi, kurduğu imparatorluk ve bıraktığı tarihi eserler gelmiyor artık… “Osmangazi” denince akla, kentin göbeğinde heyula gibi yükselen, kentin karabasanı olan Doğanbey gökdelenleri geliyor.

Dün, görevdeki ikinci yılın hesabını veren Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’ın bile içine sinmiyor, Doğanbey’in görüntüsü belli…

Diyor ki;

“Doğanbey ile ilgili olumlu olumsuz tüm eleştirileri kaydediyoruz. Bundan sonraki projelerimizde rehberimiz olacak!”

Kolay değil tabii… Onca eleştirilen bir projeyi kucağınızda bulmuşsunuz. Hatta bitme aşamasına gelmiş, üstelik partinizin bir eseri… Savunmayıp da ne yapacaksınız?

Ben de saf saf soruyorum, “Projenin başlangıcında siz olsaydınız onay verir miydiniz?” diye…

“Vermezdim” mi diyecekti sanki?

“Verirdim” dedi elbette… “Ben yükseği severim” dedi, “Ortaya çıkan görüntüden dolayı pişmanlık söz konusu değil” dedi, sonra da ekledi:

“Hem şehrin ortasında, hem yüksek, hem alçak, hem de tarihi dokuya sahip…”

Dündar’ın “tarihi doku” dediği, gökdelenlerin gölgesinde kaybolan birkaç sivil mimarlık örneği tarzı yapı ki, onlar da yer sahibi Bursa Ticaret Borsası’nın başkanı Rıza Aydın’ın bastırmasıyla oldu.

Evet, Dündar projeyi böyle savunuyor ama Doğanbey, bu kentin tam da alnında çıkmış bir “şark çıbanı”ndan farksız… Şark çıbanları da bilirsiniz alın, burun, çene ve yanaklarda çıkar çoklukla… İyileşmesi yıllar alır… İyileşse de iz bırakır…

Doğanbey, Bursa’nın alnında derin iz bırakacak şark çıbanıdır.

Dündar’ın “eleştirileri dikkate alıyoruz, bundan sonraki çalışmalarda rehberimiz olacak” sözü de, şark çıbanı çıkaran bir kişinin bir daha çıkarmayacağı gerçeğiyle benzeşiyor. En azından kendi görev süresinde ikinci bir Doğanbey yaratmayacak Dündar, bu sevindirici!

* * *

Mustafa Dündar’a, tarihi eserlerin onarımı ve turizme kazandırılmasına yönelik çabalarının, 2 yıldır hiç içki ruhsatı vermemeleri ve süresi dolanları da uzatmamalarıyla çelişip çelişmediğini sordum. Yani bir taraftan turizm diyeceksiniz, bir taraftan da içkili mekanların tepesinde demoklesin kılıcını sallandıracaksınız!

Dündar’ın yanında oturan AKP Osmangazi İlçe Başkanı Refik Yılmaz’la birlikte bir ağızdan “Veriliyor, vermişizdir” itirazları geldi. Belediye ruhsat müdürüne seslendiler de, bir örnek gösterebildiler. Kükürtlü Vamtes Tesisleri…

Oysa Hürriyet’teki Bosch Evi’nin süresi dolan geçici ruhsatı yenilenmiyor. Çevresinde, gerekçe olarak gösterilebilecek dini tesis de yok üstelik…

Bosch ki, yabancı sermayeli kuruluş, yurtdışından sürekli misafirleri var. İçki olmadığı için kendi tesislerinde misafir edemiyorlar.

Buttim’deki İbis Otel’de yaşananlar… Turizm Bakanlığı’ndan belgesini bekleyen otele gelen Manchester United taraftarlarına içki vermek için Osmangazi Belediyesi’nden istenen geçici izin talebinin reddedilmesi örneğin…

Başkan Dündar’ın içki konusundaki savunmasına bakın hele…

“Turistler Bursa’ya sadece içki içmeye mi geliyor canım? Camileri, türbeleri görmeye geliyor!”

Ben sustum artık. Bir şey demiyorum…

Yerel gazetelerin dünkü birinci sayfalarında büyükçe yer alan haber, İnşaat Mühendisleri, Şehir Plancıları ve Mimarlar odalarının, Doğanbey Kentsel Dönüşüm Projesi’ne tepkisini anlatıyordu.
Üç akademik meslek odasının projeye tepkisine karşılık “günaydın” demek vardı ya, basın toplantısını izleyen arkadaşlar sormuşlar. İMO Başkanı Necati Şahin de, Aysın Komitgan’ın dünkü yazısında yansıttığı şekliyle şöyle demiş:
“Belediye projeyi gizlilik içinde yürüttü. Bilgi edinemedik!”
Orda duralım…
Tarih 4 Ağustos 2008… Meydan Gazetesi arşivi, “Doğanbey, tepeden tırnağa yanlış dolu” başlıklı yazımız…
O yazıda, Doğanbey mağduru vatandaşların idare mahkemelerinde açtığı davalarda verilen bilirkişi raporlarından alıntılar var.
Anadolu Üniversitesi’nden Yüksek Şehir Plancısı Prof. Dr. Sevin Aksoylu, Yüksek Şehir Plancısı Yrd. Doç. Dr. Ali Ulu ve Yüksek Mimar Yrd. Doç. Dr. Berna Üstün’ün raporunda şöyle deniyor:
“Dava konusu Doğanbey Kentsel Yenileme ve Dönüşüm Proje Alanı’nın 1/25000 ölçekli nazım imar planında Merkezi İş Alanı olarak öngörülmesine karşın genelinin 800 kişi/hektar konut alanı olarak planlanması, 200 konut üzerindeki toplu konut projesi alanlar için ÇED Ön Araştırma raporu hazırlama gerekliliği bulunduğu ve yukarıda açıklanan nedenlere bağlı olarak 1/100 bin ölçekli Çevre Düzeni Planına ve 1/25000 ölçekli Nazım İmar Planına, planlama ilkelerine, şehircilik esaslarına ve kamu yararına uygun olmadığı görüş ve kanaatine varılmıştır.”
Diğerinde de, ODTÜ Şehir Plancılığı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Melih Ersoy, Yrd. Doç. Dr. Nil Uzun ve Şehir Plancısı Belma Babacan’ın görüşleri yer alıyor:
“100 bin ve 25 binlik planlar incelendiğinde, Merkezi İş Alanı olarak nitelendirilen alanda konut yoğunluğunun çok sınırlı ölçüde artırılmasının mümkün olduğu, yoğunluk artışı yerine sıhhileştirmenin yapılması gerektiğinin anlaşıldığı, ancak davaya konu olan bin ve 5 bin ölçekli planların bu planlarla uyumlu olmadığı, üst ölçekli plan kararlarına aykırılıklar bulunduğu bu durumun da 3194 sayılı İmar Kanunu’na aykırı olduğu;
…dava konusu uygulamaların planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine ve kamu yararına aykırılıklar taşımakta olduğu…”
23 Mayıs 2008 tarihli bir başka yazımızda şöyle demişiz:
“Doğanbey Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında yeni evlerinin yapılmasını bekleyenlere bugün verecek bir haberimiz yok. Osmangazi Belediyesi’nden birileri arayıp ‘durum şu merkezdedir’ diyen olmadı, Başkan Recep Altepe yine telefonunu açmadı…”
Diyeceğimiz o ki:
Doğanbey Projesi’nin başlangıcından itibaren o dönem Osmangazi Belediye Başkanı olan Recep Altepe bile ipin ucunu kaçırmıştı bana kalırsa… TOKİ, “Başbakanlık gücü”yle kontrolü ele almış, kendi bildiğini okuyordu.
Meslek odalarının “bilgi alamadık” sözü doğrudur. Dediğimiz gibi, belediyeciler de farkında değildi olan bitenin…
Fakat meslek odalarının yöneticileri, Doğanbey mağduru vatandaşların açtıkları davaların dosyalarında yer alan belgelere ulaşmayı akıllarına getirselerdi, yanıt almak istedikleri belediyecilerden, hatta Recep Altepe’den bile fazla bilgiye sahip olurlardı.
Ayrıca, 26 Nisan 2008 tarihindeki bir yazımızda da, bizzat Şehir Plancıları Odası Başkanı Füsun Uyanık’ı “uyandırmaya” çalıştığımız da vakidir. (Bakınız, Meydan Gazetesi arşivi)

Bir belediye başkanının yıllık da olsa çalışma raporunda “…ceğiz”, “…cağız” ya da “cek-cak” ile biten cümleler varsa durum biraz vahim demektir aslında…
Geçen bir yılı anlatıyorsanız, “di’li geçmiş zaman” kullanılan cümleler olmalı kitapçık ya da sununuzda…
Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar da, Yıldırım ve Nilüfer’in ardından dün bir yıllık çalışmalarını anlattı. “Osmangazi kimliği ortaya çıkıyor” başlıklı çalışma raporunda tam 11 madde “cek-cak”la bitiyordu.
Daha önce de dile getirdiğimiz gibi, AKP Hükümeti’nin belediyeleri güçlendirmek için yaptığı düzenlemeler nedeniyle belediyelere o kadar çok kaynak aktarıldı ki, önceki belediye başkanları, belki de tarihte en bol para harcanan döneme imza atıllar.
Haliyle belediyelerin bol keseden harcamalarının yanı sıra, sonraki döneme de büyük borçlar bıraktılar. Osmangazi Belediyesi’nde Recep Altepe’den kalan borç miktarının 90 milyon lira civarında olduğu konuşuluyordu. Bir ara bu rakamın 70 milyon olduğu söylendi ama doğrusunu ne Recep Altepe ne de Mustafa Dündar söyledi.
Belediye elbette borçlu olabilir. Olmalı da… Kasada para tutmak bir belediye başkanı için övünç kaynağı değildir.
Kaldı ki vatandaş için de belediyenin borcu olmuş olmamış çok önemi yok.
Peki, vatandaş için önemli olan ne?
Sokağında, her gün işine gidip gelirken geçtiği yollarda, toplu taşıma araçlarında bir sıkıntı yaşadığında…
Çeşmesinden suyu akıyorsa, çöpü toplanıyorsa, yolu düzgünse ve herhangi bir yağışta sel suları altında kalmıyorsa, bütün bunların yanında belediyesi kültürel faaliyetlerle doygunluk da sağlıyorsa, vatandaş için dert değil borç olup olmaması…
Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’ın bir yıllık icraatına baktığımızda da, işlerin çoğunun Recep Altepe’den devredenler olduğunu görüyoruz.
Raporda sıralananlar arasında da “eser” sayılabilecek bir yatırımı görülmüyor Dündar’ın…
Bu nedenle kendisinin kürsüden dillendirdiği, Mevlana’nın “Kamil odur ki koya dünyada bir eser, eseri olmayanın yerinde yeller eser” sözüne dayanarak, eser bırakmak için çalıştıklarını söylüyor.
Dündar’ın bugün görünmeyen ancak uzun yılar sonra fark edilecek ciddi bir eseri var aslında… “2014 seçimlerine faydası olmayacak” dediği eser “1 milyon fidan” hedefi… Geçen bir yılda 120 bin fidan toprakla buluşturulmuş… Ancak bu hızla giderse hedefe ulaşması olanaksız gibi görünüyor.
Borçtan açtık kapıyı, borçla kapatalım…
Dünkü toplantıda gazeteci arkadaşlar sordu borç meselesini…
“Evvelallah yarısını ödedik” dedi gülerek… İronik bir ifade vardı yüzünde…
Başkan Dündar, daha sert de eleştirilebilir belki ama henüz birinci yılında insafsızlık olur bu…
Fakat Emek Mahallesi için yaptıkları imar planından bahsederken “Yapılaşmanın alıp yürüdüğü bir yere niye plan yaptık anlamadım” demesi, her ne kadar “samimi itiraf” gibi görülse de, bir belediye başkanının böyle konuşması kabul edilebilir değil…

Bulgaristan göçmenlerinin en yoğun olduğu kentlerin başında gelen Bursa’da, şimdiki büyükşehir belediye başkanı, önceki Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe zamanında Adalet Mahallesi’nde yaptırılarak Bulgaristan Hükümeti’ne devredilen konsoloslukta vize işlemlerinin durdurulduğu geçen haftanın gündemiydi.

Bulgaristan’ın Bursa Konsolosu Evgeni Vasilev’in kamuoyuna açıkladığı gerekçeler, “ekonomik ve teknik yetersizlik”ti ama bunların da dayanağı yoktu açıkçası…

Teknik sıkıntı deseniz, 8 ayda 16 bin vize ve pasaport işlemi yapılmış ve şimdiye kadar hiçbir sorun çıkmamıştı…

Ekonomik yetersizlik deseniz, her biri vize-pasaport işleminden alınan 60 avro üzerinden kaba bir hesap yapıldığında 2 milyon liraya yakın para demekti ki, bu parayla başka ülkelerde daha zayıf durumdaki konsolosluklarını bile finanse edebilirdi.

Vasilev ile geçen hafta sonunda Litvanya Bağımsızlık Günü kokteylinde görüştük, “Ben soru sordukça, ‘basın ataşemizi’ arayın” dedi, başka bir şey demedi.

Bulgaristan’ın fahri konsolosu eski milletvekili Hayati Korkmaz’a sordum konuyu, Dışişleri Bakanlığı’nın devrede olduğunu, 18 Mart’ta bakan Ahmet Davutoğlu’nun Bulgaristan’a gidip konuyu üst düzeyde görüşeceğini bildirdi.

Dedik ya gerekçelerin dayanağı yok diye… Gerçek gerekçeyi bulmak için soru sordukça, herkes sus pus oldu. Herkes sustukça bizim konuya iştahımız arttı ve deştikçe bakın neler çıktı.

* * *

Bulgaristan’da geçen temmuz ayında yapılan seçimlerde Türkiye’de 23 seçim merkezinde kullanılan toplam 93 bin oydan usulsüz olduğu tespit edilen 18 bin 358′i iptal edilmiş, Türklerin oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin parlamentoda 38 olan milletvekili sayısı 37′ye düşmüştü. Karar sonucu Bulgaristan’ın Dobriç kentinden seçilen Ruşen Mehmed Riza’nın milletvekilliği düşürülmüştü.

İşte, Bulgaristan’ın Bursa konsolosluğunda vize ve pasaport işleminin durdurulmasının altında yatan bu usulsüzlükler… Bu usulsüzlüğün kaynağının da Bursa olması…

Hatta bu nedenle Bulgaristan’da 200-250 kadar kişi hakkında dava açıldığı bilgileri var…

20 bin dolayında, aynı kalemlerden çıktığı anlaşılan dilekçelerden bahsediliyor. Dilekçelerin Balgöç’ten geçtiği iddiası da var, ancak Genel Başkan Prof. Dr. Emin Balkan bu iddiayı yalanlıyor.

Balkan’a göre, bir kısmı kendilerinden geçen dilekçelerin içeriği, sandık kurulmasıyla ilgiliydi. Dilekçe verilmese dahi oy kullanılabiliyordu ve her sandıkta Bulgar yetkililer vardı. Sandıklara, oy kullanılmasına müdahale olanakları yoktu.

* * *

Hafta sonu gazetemizi ziyaret eden Devlet Bakanı Faruk Çelik’e de sorduk konuyu… O da sıkıntının “bizden” yani Türkiye’den kaynaklandığını kabul etti ve Dışişleri Bakanı’nın konuyu çözeceğine inandığını söyledi.

Tabii bir de, konsolosluk binasını yapıp Bulgaristan Hükümeti’ne devreden Osmangazi Belediyesi’ne sormak gerekti. Başkan Mustafa Dündar, Bulgaristan ile 5 yıl süreli protokol imzaladıklarını, ana koşulun bu süre zarfında konsolosluk faaliyeti sürdürülmesi olduğunu açıkladı.

Kısacası, Bulgaristan’ın kolay kolay “ben gidiyorum” diyemeyeceğini, kısa zaman sonra tekrar vize işlemine başlayacaklarını söyleyebiliriz.

Amaçları da galiba bizim sahtecilerin burnunu sürtmek!

Burnu sürtüleceklerle ilgili de yazacaklarımız var aslına ama yarın…

2 / 212