Ekonomi, gündemde çok yer tutmuyor. Hep suni gündemlerle oyalanan Türkiye’nin başındaki en büyük dert cari açık… Cari açığı körükleyen nedenlerin başında da, düşük kur geliyor. Bilinen ve iş dünyasının yıllardır seslendirdiği bir gerçek bu… İhracatın artması için dövizin değerlenmesi gerekiyor ki, hükümet enflasyonu baskılamak için TL’yi değerli tutarak sıcak paraya kapı aralıyor.
Adı üstünde sıcak para… Geliyor ve kolaylıkla da gidiyor. Üstelik yatırıma yönelmediği için, değerini ikiye katlayarak…
AKP hükümetlerinin yıllardır uyguladığı politika sıcak parayı çekmeye yönelik…
Bursa Sanayici ve İşadamları Derneği (BUSİAD), 2003-2012 yılları arasında “Türkiye’de uygulanan döviz kuru politikalarının dış ticaret ve temel makroekonomik değişkenler üzerine etkisi”ni araştırdı. Prof. Dr. Turhan Korkmaz ve Yrd. Doç. Dr. Emrah İsmail Çevik tarafından yapılan araştırmanın sonuçları kamuoyuna açıklandı. Rapor, BUSİAD yönetimi tarafından Ankara’ya da götürülecek.
YÖNEY: REKABET EDEBİLECEK
ORTAMI YARATMALIYIZ
BUSİAD’ın raporu bilinmeyeni söylemiyor ama BUSİAD Başkanı Oya Yöney’in mesajı, geleceğe yönelik bir uyarı taşıyor. Diyor ki;
“2023 hedeflerinde öngörülen ihracat rakamlarına erişebilmek ve ihracatçımıza rekabet edebilecek ortamı yaratmak zorundayız.”
Esnek döviz kuru politikasıyla, sabit yatırımcıların dışında kısa vadeli aktörlerin, yani sıcak paranın Türkiye’ye gelmesinin özendirildiğini, bu durumun da ithalatı teşvik ederek ihracatçının rekabet gücünü zayıflattığını söylüyor Yöney…
Çalışmayı, Türkiye’nin kalkınmasının; katma değeri yüksek ihracat odaklı ürün ve hizmetlerle gerçekleşeceği inancıyla yaptırdıklarını açıklıyor.
“BU POLİTİKA SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL”
Yöney, analiz sonuçlarının; Türkiye’de gerçekçi ya da aşırı değerli kur politikası uygulanması durumunda ihracatın mevcut durumdan daha fazla, ithalatın ise daha az olacağını gösterdiğini söylüyor.
Analizi yapan Prof. Dr. Turhan Korkmaz’a göre yüzde 10 daha değerli kur politikası uygulansaymış, gecelik faizler yüzde 13,8; enflasyon da yüzde 8 civarında gerçekleşirmiş…
Anlamı şu; Enflasyonu bastıracağız diye döviz kuru baskı altına alınarak ihracatın önü tıkandı, ithalatın ise açıldı. Oysa değerli kur, büyümeyi artıracak, enflasyonu artırmayacak, dış ticaret dengesine olumlu katkı yapacaktı.
BUSİAD cephesinde konuya ilişkin son söz şöyle:
“Global ekonomik şartlar gereği 2014’te değerli TL politikası sürdürülebilir değil!”
///
BUGİAD yönetiminin
yeni isimleri kimler?
Bursa Girişimci İşadamları Derneği (BUGİAD)’ın genel kurulu dün akşam Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapıldı.
Dün de yazdığımız gibi genel kurula mevcut başkan Ali Fuat Er önderliğindeki tek listeyle gidildi. 16 kişilik yönetim kurulunda 6 isim değişti. Ali Saffet Durmuşlar, Fethullah Özkara, Sadettin Dağlı, Mehmet Benli, Nihat Akınoğlu, Hüsnü Çayhan, Dilek Ataygeldi, Ayhan Yılmaz ve Eyüp Karakuş yönetimde yerini korurken, Sevgi Demir, Ekrem Algül, Selahattin Çelik, Mehmet Eğretli, Hakan Uzan ve Mehmet Ümit Yalçın BUGİAD’ın yeni yönetim kurulu üyeleri oldu.
///
Eziklik psikolojisi
siyaset okulu açtırdı
Orhaneli, Keles, Büyükorhan, Harmancık ve Osmangazi’ye Bağlı Dağ Köyleri Yardımlaşma ve Kültür Derneği (DAĞDER), Bursa siyasetinde etkin olmak için var gücüyle çalışıyor.
Yerel seçim atmosferine girilmesiyle birlikte, tüm siyasi partilerde dağ yöresi doğumlu aday adaylarını destekleme kararı alan dernek yönetimi, iddialı ifadelerle Bursa siyasetine damga vurma zamanlarının geldiğine vurgu yaptı.
Yaptı da… Dayanaktan yoksun, kuru kuruya iddia ortaya koymanın anlamı olmadığını istişare toplantılarında anlamışlar. DAĞDER Genel Başkanı Mustafa Bay, dün yönetim kurulu üyeleriyle birlikte basın toplantısı düzenleyerek, Uludağ Üniversitesi desteğiyle başlattıkları siyaset okulunun amacını ve programını anlattı.
DAĞDER üyeleriyle birlikte isteyen herkesin katılabileceği okuldan yararlanmak isteyenler 300 lira ücret ödeyecek.
OKULDA KİMLER NE DERSİ VERECEK?
Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay “STK’lar, demokrasi ve siyasi partiler”, Nilüfer Belediyesi Kurucu Başkanı Ziya Güney “Metropoliten yönetimler ve yeni büyükşehir yasası; Yerel yönetimler ve demokrasi; Ülkemiz ve kentimizde çevre sorunları; Kent kültürü, kentlilik bilinci ve Bursa; İmar, planlama ve şehircilik” konularında katılımcılara ders verecek.
Siyaset okulunun diğer dersleri şöyle;
Yrd. Doç. Dr. İbrahim Öztahtalı “Diksiyon, iletişim, beden dili, motivasyon, başarı”; Prof. Dr. Feridun Yılmaz “Güncel ekonomik veriler ve kavramlar”; Doç. Dr. Derda Küçükalp “Temel siyasal kavramlar”; Yrd. Doç. Dr. Sezgin Kaya “Dış politika”; Doç. Dr. Zahid Sobacı da “Türkiye’nin siyasi ve idari yapısı”nı anlatacak.
“DAĞDER yönetici ve üyelerinin siyasette etkin olma isteği neden?” şeklindeki sorumuzun yankısı ise “Dağ bölgesinin geri kalmışlığının yöre insanında yarattığı eziklik” olarak geldi.
—BEYİN CİMNASTİĞİ—
Meğer Kürtmüş tekerleği bulan
Irklar bazen tuzak olur insana kurulan
Başbakanı örnek aldım şaşmayın tepkime
İnsanları birbirine düşürmeyin ulan!
Türkiye’de pek çok kavramın içinin boşaltıldığı, pek çoğunun anlamının değiştirildiği bir dönemden geçiyoruz.
Mesela yeni kurulan Bursa merkezli TESİAD (Tekstil Sanayicileri ve İşadamları Derneği) Başkanı Cüneyt Dizdar’ın söylediğine takılmamak elde değil…
“Sektörün sorunlarını tespit edeceğiz, çözmek için çözüm önerilerimizi ortaya koyacağız ve idareyle işbirliği yapacağız. Muhalefet olmayacağız!”
“Açın bunu biraz” dedim, “Kimseyle kavga etmeyeceğiz. Konuşa konuşa çözeceğiz sorunları…” gibi bir şeyler söyledi. Anladım ki Türkiye’de “muhalefet” sözcüğü “kavga” ile eş anlamlı hale gelmiş/getirilmiş… Hele bunu, Bursa’da şaşırtacak şekilde medyaya yatırım yapan, Rumeli Derneği Başkanlığı’na seçilen, şimdi de TESİAD Başkanı olarak karşımıza çıkan birinden duymak daha dikkat çekici…
Oysa biliyoruz ki muhalefet, kelime anlamı itibariyle “herhangi bir tutum, davranış veya görüşe karşı olanlar topluluğu” demek…
Eğer örgütlenme özgürlüğünden yararlanıp “çıkarbirliği”nde olunan kimselerle dernekleşme ihtiyacı hissediyorsanız, bu sizin muhalif tarafınızı gösterir.
Bu durumda “Muhalefet olmayacağız” demek, olsa olsa siyasi iktidara selam mesajıdır, “Biz sizdeniz” demektir…
Hem, her şey güllük gülistanlık olsa kim gereksinim duyar ki böylesi bir örgütlenmeye?
Zaten sosyal bilimcilerin pek çoğu da, sivil toplum örgütlenmesinin varlığını, devlet karşıtlığına bağlıyor. Bir başka deyişle, sivil toplumun varlık ve anlamını devlet karşısında kazandığına vurgu yapılıyor.
Uludağ Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay’ın 1995 tarihinde yayınlanan “Postmodernite, Sivil Toplum ve İslam” adlı kitabında ise sivil toplum, “bireyin devlet ya da müesses (kurulu) nizam karşısında kendini koruması ve geliştirmesine yönelik organizasyonel bir faaliyet alanıdır” diye tanımlanıyor.
* * *
Bakıyorsunuz Bulgaristan’da da fabrikası bulunan Cüneyt Dizdar, bu ülkedeki elektrik fiyatının Türkiye’dekine oranla 1/3 oranında ucuz olduğunu söylüyor ve bundan ötürü rekabet edemediklerini ifade ediyor.
Bu durumun düzeltilmesi için elbette devletle kavga etmeyecek Dizdar…
…da ne yapacak?
Yapması gereken şu:
Bu durumdan mustarip olan üyeleriyle bir araya gelecek, elektrik fiyatını yüksek tutan hükümet üzerinde baskı unsuru yaratacak…
Bunu da anladığımız kadarıyla kapalı kapılar ardında, makam odalarında, toplantı salonlarında ceket ilikleyerek “Sayın bakanım, sayın milletvekilim, sayın genel müdürüm” gibi hitaplarla başlayan “Değerli vakitlerinizi almak istemeyiz. Naçizane tekstil sektörünün en önemli sorunu olan elektrik fiyatlarıyla ilgili talebimizi ve bu konudaki çözüm önerilerimizi bir dosyada topladık. Destek ve yardımlarınızı bekliyoruz efendim” şeklinde cümlelerle yapacak…
Bu yöntemler yıllardan beri kullanılıyor Cüneyt Bey… Sonuç alınsaydı, alınırdı şimdiye kadar… Sesinizi yükseltin biraz, muhalefet edin!
Boynu bükük ağlamaklı ifadeyle değil, yüksek perdeden ağlayarak elde edebilirsiniz istediklerinizi…
Ağlamayan çocuğa da meme vermezler biliyorsunuz…
Ağlamayı, muhalefet=kavga sayıyorsanız eğer, aç kaldınız demektir.