




Dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan ya da hükümetin herhangi bir üyesinin yerinde olsam, ben de aynısını yapar, kuyruğu dik tutardım.
Sorunlara değinmeden sözlerimi rakamlara boğar, oluşturacağım tabloyla göz boyamaya, yeni yüksek hedefler göstererek gaza getirmeye çalışırdım karşımdakileri…
…de, karşımda oturan ve içinden “Bunlar boş laflar sayın bakan. Derdimize derman olacak somut şeyler söyleyin. Edeceğiz, yapacağız değil, ettik, yaptık deyin” diye geçiren ihracatçıları ne kadar motive edebilirim? Ne kadar inandırabilirim?
* * *
Bakan Çağlayan dün BTSO’da 2 saate yakın konuştu. Bir ara uyuklasam da, gözümün, kulağımın açık olduğu zamanlarda söylediği altı çizilebilecek yerler vardı.
Örneğin;
“Yatırım teşvik sistemini ihracata odaklamalıyız!” dedi…
Odaklayın!
Elinizi kolunuzu bağlayan mı var?
Örneğin;
“İhracat odaklı yatırım stratejisi izlememiz lazım!” dedi…
İzleyin!
…de, para politikası yüzünden ihracatçı, “attığım taş kurbağayı ürkütmeye değmiyor” deyip vazgeçiyor çabasından…
Zaten dünyayla rekabet edebilecek koşullara sahip değil üreten… Girdi maliyetleri oldukça yüksek. Maliyetlerde en büyük kalemi enerji oluşturuyor… Ardından işçilik ve vergiler geliyor…
Var mı bu alanlarda, ihracatçıyı heveslendirecek bir iyileştirme?
Dün bakanı dinleyen işadamlarına sordum.
“Yok” dediler…
“Genel olarak bu toplantıdan ne sonuç çıkardınız” diye sordum…
“Çıkan bir şey yok. Yıllardan beri aynı şeyleri dinliyoruz” yanıtını verdiler.
Umutlananlar yok muydu? Ya da umutlanmış gibi görünenler… Vardı elbette…
* * *
Bakan Çağlayan’ın, Türkiye’nin eksen kayması yaşadığına ilişkin eleştirilere yaklaşımı da ilginçti doğrusu…
Dünyada ekonominin güç dengeleri değişiyordu. Çağlayan’a göre Türkiye’nin değil, dünyanın ekseni kayıyordu. Değişen dengeler takip edilmezse, Türkiye’nin ekseni esas o zaman kayardı!
Öyle bir tablo ortaya koydu ki Çağlayan, Türkiye’nin BRIC ülkelerinden (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) biri olması kaçınılmazdı!
* * *
İhtiyaç duyduğu enerjiyi üretmek için doğalgaz ithal eden…
Madenlerini çıkaramayan, çıkarsa da işleyecek teknolojiye sahip olmayan…
Pek çok hammaddede dışa bağımlı olan Türkiye’den bahsediyor Bakan Çağlayan…
Ama enseyi karartmamak, kuyruğu dik tutmak gerek…
Zira 2013’te ilk helikopterimizi, 2020’de de ilk uçağımızı, 2023’te dünyanın en büyük limanını yapmış olacağız Bakan Çağlayan’a göre…
Ne mutlu bize!
* * *
Bakanın sorulara yanıt verdiği bölümde dikkat çeken iki nokta daha vardı.
Birincisi, tekstilde antidamping uygulaması, ikincisi de serbest bölgelerin sorunlarıyla ilgili…
Bakanın “Tekstilde, yerli üreticiyi mağdur etmeyecek önlemleri alacağız. Ancak korumayı fırsatçılığa, vurguna dönüştürmek isteyenler olursa uygulamayı hemen geri çekeriz” demesi…
“Serbest bölgelere sağlanan avantajların 3-5 yankesici yüzünden kaybedildiğini” söylemesi, ahlak ve güven sorununu ön plana çıkardı.
Galiba, her alanda mutlak başarı için öncelikle ele alınması gereken de bu iki kavram olsa gerek…